Milletin gözü önünde, usul usul, zamana yayarak anayasayı ortadan kaldırıyorlar.
Yüksek yargı kurumlarından birini ötekinin üstüne sürerek çatışma üretiyorlar, “Kim kimi yenecek göreceğiz, biz hakemiz” diyorlar.
Kendilerini bütün kurumların üstüne koyup, toplumun belleğine yerleştiriyorlar.
Bunu yerleştirirken Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) sürekli hatalı kararlar verdiği, daha ileri gidip terör örgütlerini cesaretlendirdiğini söylüyorlar.
Bunun adı, hukuk devletine yönelik planlı saldırıdır.
AYM’nin kuruluş yasasını anımsatmak, devletin bütün kurumlarının AYM kararlarına uymak zorunda olduğunu vurgulamak anlamını yitirmiştir.
Mesele Can Atalay meselesi değildir...
Can Atalay kararı üzerinden anayasal devlet düzenine karşı yeni bir şahsım planlaması söz konusu!
***
Şu sorunun yanıtını net vermek gerekir:
İktidarın asıl hedefi ne?
İktidarı bir nebze denetleme gücüne sahip, bir nebze bu yönde adım atabileceğine dair izlenim veren tek devlet kurumu olarak AYM kaldı.
İktidarın tüm harcamalarını denetleme yetkisindeki Sayıştay, mali mahkeme niteliğinde. Bu asırlık kurum fiilen bitirildi. Bütçe görüşmelerinin özünü oluşturan Sayıştay raporlarının pek çok yerinde, “Bilgiye ulaşılamamıştır” ibaresi var.
İdari konularda denetleme gücüne sahip Danıştay’dan iktidar aleyhine karar çıkma olasılığı neredeyse yok.
Yargıtay’ın durumunu son yarattığı krizde gördük. AYM kararları da elbette eleştirilebilir ama o kararı verenler hakkında suç duyurusunda bulunmak başka bir şey. AYM’nin kararlarına uymakla sorumlu bir kurum, bu sorumluluğunu yerine getirmeyip bu kararı veren üyeler hakkında suç duyurusunda bulunuyor! Girişte vurguladık, bu aşamadan sonraki tabloyu ciddiye alıp hukuksal zeminde tartışmak olanaksız. Ancak bu suç duyurusu ile ulaşılmak istenen hedef konuşulabilir. O da AYM’yi yeniden yapılandırma adı altında öteki yüksek mahkemeler ayarına getirmek!
AYM’yi yok saymak, anayasayı yok saymaktır.
Anayasayı yok saymak, iktidarın da içinde bulunduğu anayasal düzeni yok saymaktır.
Anayasal düzeni yok saymak, bir sistemsizliğin önünü açmak, meşruiyeti ortadan kaldırmaktır.
Bundan ötesi ne?
***
Bundan ötesi daha derin, daha tartışmalı bir durumdur.
Şahsım rejiminde yetkilerin tümünü eline alan, bunun ucunu getiremez. Hep daha ötesini ister.
Sözün bittiği yer diye bir yer yoktur. Mutlaka demokrasi mücadelesinde bir kaldıraç bulunur.
Köprüden önceki son çıkış diye bir güzergâh da yoktur. Mutlaka son köprüden sonra da son çıkış bulunur.
Geldiğimiz nokta iktidarın hukuk devletinin bütün kırıntılarını ortadan kaldırma girişimidir. AYM’nin bugünkü bütün üyeleri bu iktidar döneminde göreve geldi. Her yeri, her şeyi kendinize buladığınızda da tam kendinize uymayan bir durum çıkar!
Bunun çok somut bir örneğini yaşıyoruz.
Maalesef çok sık aklımıza gelen diktatörlük tarifi şu:
Diktatörlük, bir kişinin milyonlarca kişiye hükmetmesi değildir, milyonlarca kişinin bir kişinin zulmünü kabul etmesidir!
84 milyonun gözü önünde, AYM’nin kişiliğinde anayasal düzen lime lime ediliyor.
Buna karşı susmak, yalan söylemektir!
Daha iyisi yapılana dek, mevcut anayasaya uymak, bu zeminde mücadele etmek demokrasinin temelidir.
Hukuk fakülteleri, sendikalar, kitle örgütleri, meslek kuruluşları, sizin varlık nedeniniz tartışılıyor!
Kapatılınca mı konuşacaksınız?