Başlıktaki sözün aslı malum:
İnsanı yaşat ki devlet yaşasın!
Şeyh Edebali’nin Osman Gazi’ye söylediği bu söz, bugünkü Türkiye tablosunda değişti. Mutlu azınlık iktidarının ayakta kalması için bütün varlıklar satıldı. Sıra arazilere geldi. Her hafta onlarca değerli kamu arazisi satılıyor.
Bu gidişle başka çareleri kalmayacak, arazi olacaklar!
Türkiye’nin ekonomisinin güçlü kalmasını sağlayacak hazır doğal kaynakları yok. İşgücü ve girişimciler başlıca sermayesi. Ancak bunu da sömüre sömüre son noktaya getirdiler.
Genel bir hesaplamayla, bir çocuk yaklaşık 6 bin doları aşkın dış borçla doğuyor. Ödeme garantilerini geçtik, sadece dolara dayalı dış borcun halka maliyeti bu. Sadece bugünün değil, gelecek kuşakların üzerine de borç yüklediler.
***
Önceki gün Ankara’da bir teknoloji merkezine gittik. Bilgisayarla ilgili bir alım şart olmuştu. Baktık, pek çok üründe etiket yok. Görevli elindeki cihazı barkoda tuttu, ederini söyledi.
Neden etiket olmadığını sorduğumuzda şu karşılığı verdi:
“Günde ortalama 4 ile 7 kez etiket değiştiriyoruz. Sadece bu iş için eleman tutsak bile yetişmek mümkün değil. Çareyi bu yöntemde bulduk...”
Birkaç ürün baktıktan sonra yeniden aynı yere gelip daha önce sorduğumuz cihazın önünde durunca, görevli seslendi:
“Fiyatı tekrar kontrol etmem gerekecek...”
Anlık döviz kuru üzerinden fiyatlama yapılıyor, elektronik ortamda sürekli yenileniyor.
Mağazalar artık borsa gibi. Anlık işlemlerle yürüyor.
Bunlar geçmişteki çok büyük buhran günlerini ya da Latin Amerika ülkelerini anımsatıyor.
Bütün bunların üstüne Erdoğan, hâlâ fiyatların artışını stokçuda arıyor. Bulursa en ağır cezayı verecekmiş. Ekonomiyi dünya ligine sokacaklardı, depoya soktular.
Sormazlar mı:
Madem stok var, şeker, yağ gibi temel ürünlerin bir adetten fazlasının satışı niçin yasak?
Türkiye, bütün çarpıklıkların üst üste geldiği bir sömürge ekonomisine döndü.
Fakirden alıp zengine veriyorlar.
Rakamları büyütüp ekmeği küçültüyorlar.
Ülke büyüyor ama gelişmiyor.
Devlet vatandaşın kârına ortak, zararına karışmıyor.
Tarihimizde ilk kez bankalardaki döviz hesabı Türk Lirası’nı geçti.
Enflasyonda TÜİK’in rakamlarıyla uzmanların rakamları arasında iki buçuk kat fark var.
Bütün bunlardan sonra pembe tablo çizebilmek, ancak buna inanacak insanların hâlâ var olduğunu düşünerek mümkün olabilir.
***
Milleti soymak tek başına iktidarı ayakta tutmaya yetmiyor. Sıcak para gerekiyor. Bunun için Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Katar’dan medet umuyorlar.
Erdoğan, Türkiye ziyaretinden sonra önceki gün Katar’a geri döndü!
Katar’la 15 anlaşma yapıldı. Daha önce altını çizmiştik, bu ülkeler Türkiye’ye sıcak para vermek yerine, varlıklarını ucuza almayı yeğliyorlar. Katar’a giderken iktidarın tam ve yarı resmi yayın organları dün şu başlığı attı:
“Mandacılara rağmen büyüyoruz!”
Kendi yaptıklarını muhalefete yüklemenin bu kadarına pes.
Dün Katar’la yeni anlaşmaların yapıldığı duyurulurken bu ülkenin Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) ile Doğu Akdeniz’de bir kısmı Türkiye’nin karasularında yer alan arama anlaşması imzaladığı bilgisi dünya basınında yer alıyordu.
Katar bir yandan Türkiye’de “yatırım” yaparken uluslararası alanda da Türkiye aleyhine adımlar atabiliyor.
İktidar açısından bunda sakınca yok. Anlaşma Türkiye aleyhine, iktidar aleyhine değil!