AKP iktidarının yargıyı ele geçirmek amacıyla hazırladığı ve 2010 yılında referanduma sunduğu Yargı Reformu Paketi’nin en cilalı maddesiydi “Bireysel başvuru hakkı.” Erdoğan, paket TBMM’de tartışılırken “Muhalefet özgürlükçü, demokratik ve yargı bağımsızlığını bu kadar koruyan bir paket beklemediği için şoke oldu” demişti. Referandumda “Yetmez ama evet” diyen “kullanışlı aptallar”ın da omuz vermesiyle paket yasalaştı ve emir komuta zinciri ile çalışan yargı artık “altın çağını yaşıyor”du. Yargıyı sopa gibi kullanan ve yerel mahkemelerde istediği kararı aldırtan iktidar, yine hoşnut değildi. Çünkü AYM’den zaman zaman hükümetin canını sıkan kararlar çıkıyordu. Kamuoyunda “MİT TIR’ları davası” olarak bilinen davada AYM hak ihlali bulunduğu yönünde karar verince, Erdoğan “AYM’nin bu kararını tanımıyorum” dedi. Muhalefeti şoke eden “özgürlükçü ve tarafsız yargı”nın aldığı bu kararla bu kez şoke olma sırası iktidardaydı.
AYM’ye bireysel başvuruda bulunulan birçok dosyada buna benzer kararlar çıkınca, AYM hükümetin hedefi haline geldi. Karayollarında gösteri özgürlüğünü engelleyen yasanın Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmesiyle başlayan tartışma, karşılıklı açıklamalar ve tweet’lerle sürerken Enis Berberoğlu hakkındaki karar bardağı taşıran damla oldu. Berberoğlu hakkında yerel mahkemenin kararında hak ihlali bulan AYM’nin, yeniden yargılama yapılması yönündeki kararına karşı ilk kararı veren Istanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi, AYM’nin kararına direndi. Hukuki tartışmalar sürerken AYM üyesinin zevzekçe bir tweet’i iktidarın imdadına Hızır gibi yetişti. Hükümet kanadı “Hah, şimdi yakaladım. Sizi gidi darbeciler sizi” diyerek konuyu sulandırmaya başladı. AYM’nin yapısından ismine kadar değiştirilmesi konuşuluyor şimdi.
AYM hakkındaki kanunu düzenleyen kim?
AKP.
Üyelerini atayan kim?
Cumhurbaşkanı ve TBMM’de çoğunluğu bulunan AKP.
Memnun olmayıp karşı çıkan kim?
Yine AKP.
Niye?
Talimatla alt mahkemelerden aldığı kararlardan bazılarını bozuyor diye...
O zaman yeniden yargı reformu, isim değiştirme TBMM’de beşte üç çoğunluk için pazarlık yapma ile ne uğraşıyorlar ki... DP gibi TBMM’de kendi milletvekillerinden oluşan ve yargı yetkisiyle donatılan bir Tahkikat Komisyonu kursunlar hepimiz kurtulalım bu tartışmalardan. Hem üstelik bu komisyonun aldığı kararlara temyiz yolu da kapalı. Oh miss!
***
Âlem ülkeyiz vesselam. AYM tartışması Toplantı ve Gösteri Yürüyüşü Kanunu nedeniyle başlamıştı değil mi?
Menderes döneminde de Tahkikat Komisyonu kurulmasına gidilen yol da Toplantı ve Gösteri Yürüyüş Kanunu tartışmaları sonucunda açılmıştı. 1956 yılında DP iktidarınca, muhalefetin seçim öncesinde propaganda süreci dışında açık hava toplantıları yapmasına yasak getirildi. Sivil toplum örgütleri de ancak yılda bir ikiyi geçmeyecek şekilde kapalı spor toplantıları yapabilecekti. Bu kanuna uymayanlara ateş açma yetkisi verilmişti.
Bu yasaklar da DP’yi kesmedi. Hukukun üstünlüğünü savunan Yargıtay Başkanı Bedri Köker, Yargıtay Başsavcısı Rifat Alabay, Yargıtay 2. başkanlarından Haydar Yücekök, Yargıtay üyeleri Melahat Ruacan, Kamil Coşkunoğlu, Faik Uras ve İlhan Dizdaroğlu “görülen lüzum üzerine” resen aynı günde emekliye sevk edildiler. Yüksek Yargı üyelerini atama ve görevden alma yetkisi Adalet Bakanı’na verildi. Bunlar da DP iktidarını kesmedi ve TBMM’de DP’li milletvekillerinden oluşan ve yargının bütün yetkilerini haiz ünlü Tahkikat Komisyonu kuruldu.
Hukukun üstünlüğünü savunduğu için Yüksek Yargı üyelerini görevden alan DP’li yöneticiler, 27 Mayıs’tan sonra hukukla ilgisi olmayan rezil bir mahkeme tarafından yargılandılar, ne garip.
Sözün kısası adil yargılanma hakkı ve hukukun üstünlüğü herkes içindir. Gün gelir lazım olur.