Bir şeyler oluyor, garip bir şeyler... Daha ne olacak pandemi nedeniyle ölümler, kısıtlı yaşamlar, iflaslar, işini kaybeden binlerce insan diyeceksiniz tabii. Ama o değil, başka şeyler oluyor. Üstelik “bu daha başlangıç arkası gelecek” gibi bir hissiyat var herkeste. Ama ne?..
Seçim desen, iktidar cenahı “zinhar gündemimizde yok” diyor. Gerçi onlar ne zaman yok dese bir ay sonra erken seçim açıklaması geliyor ardından ama bu aşamada mantıklı değil. Millet İttifakı’nı parçalamadan seçime gitmek iktidar açısından Rus ruleti oynamakla eşdeğer. İYİ Parti’yi yanlarına çekmek için özellikle AKP’si, MHP’si, havuz medyası dört koldan mesai yapıyor ama ıııhhh...
HDP’yi yanlarına çekme gibi bir çaba olsa, belediyelerine hukuksuzca kayyımlar atanmaz, milletvekilleri apar topar hapse gönderilmez. Yeni bir Kürt açılımı yapacak olsalar HDP’den başka muhatap yok. Sadece İmralı’daki malum şahsı muhatap belleseler son seçimde de görüldüğü üzere etkisi yok.
Ekonomi desen ayvayı yemiş, cep delik cepken delik, sadece para basarak, kredi dağıtarak ve borçları öteleyerek tozları halının altına süpürüyorlar.
Bu koşullarda seçime gitmek mantıklı görünmüyor. Amaaa bu, seçim olmayacak anlamına elbette gelmez. Zira seçim yoksa bu kutuplaştırma, toplumu germe, provokatif olayların birbiri ardına gelmesi neyin nesi?
Son aylarda olan biteni şöyle bir puzzle’ı çözer gibi alt alta ekleyelim, sonra denklemi çözmeye çalışalım.
Önce milletvekillerinin transferi “ahlaksız siyaset” diye tanımlanarak engellenmek için yasa hazırlıkları başladı. Ben bunun seçime yönelik olduğunu düşünmüyorum. Olsa olsa AKP’nin kendi içinden yeni kurulan partilere geçecek milletvekillerinin önünü kesme amaçlı bir çalışma olabilir.
Sonra iktidar yandaşları sosyal medyada atağa kalktı. Pelikan grubu yetmedi şimdi de “Ebabil” adını verdikleri yeni bir tetikçi trol grubu oluşturuldu. Adı niye Ebabil? Sırf Kuran’da adı geçtiği için değildir herhalde? Ebabil grubu da yeterli olmazsa Kuran’da adı geçen “Hüdhüd kuşu” adıyla yeni bir hesap mı açılacak?
Ardından sosyal medya hesaplarına AKP Genel Başkan Yardımcısı Mahir Ünal tarafından “yeşil top” kondurulması talimatı verdi. Bence yeşil top ya da nokta yerine kırmızı nokta koysalar daha iyi olurdu. Hatırlarsanız 90’lı yılların başında televizyonlarda cinsel içerikli filmleri çocuklar izlemesin diye kırmızı nokta koyarlardı. Bu yeşil noktalı ya da toplu paylaşımların bazılarının içeriği de maşallah o filmlerin içeriğinden daha az edepsiz değil.
Çok önemli şeyler olacakmış...
Sonra bu trolleri yöneten bir gazeteci “Yakında çok önemli şeyler olacak çook. İrtibatta kalalım” açıklamasında bulundu. Ardından sosyal medyayı denetleme amacıyla bir yasa hem Devlet Bahçeli hem Ünal tarafından dillendirildi. Ne oluyor?.. İrtibatta kalmak, “yakında önemli şeyler olacak” demek, sosyal medyayı kontrol falan...
Sonra çok acemice yapılmış bir “ezan” provokasyonu. Provokatörün kim olduğu hâlâ ortaya çıkarılmadı. Hoş çıkarılacağını da kimse beklemiyor. Şimdi “ne yani bunu da mı iktidar yanlıları yaptı” diye homurdananlar çıkacaktır. Ee, vallahi bu provokasyon için İzmir seçilmemiş olsaydı ve minarelerden “herhangi bir müzik değil de o ilin Belediye Başkanı Tunç Soyer’le özdeşleşmiş olan Çav Bella” çalınmamış olsaydı ben de “zırtapoz densizin teki” der geçerdim ama öyle değil. Ardından da bu olayı hiçbir yorum yapmadan sosyal medyadan paylaşmış olan eski bir CHP il yöneticisinin gözaltına alınması ve bunu fırsata çevirmek için Cumhurbaşkanı’nın bunu kullanması neyin nesi? Tam tersine doğabilecek bir infiali önlemek için bırakın bunu kullanmak, velev ki o paylaşımda onaylanmayacak bir yorum bile olsa sessiz bir şekilde gözaltına alınması ve duyurulmaması gerekmez mi?
Devlet sensen millet de benim!
Cumhurbaşkanı, pandemi sürecinde neredeyse gün aşırı “Millete Sesleniş” konuşmaları yapıyor. Güya pandemi süreci ile ilgili bilgiler vermek amaçlı bu programda Erdoğan millet yerine “Eyy Bay Kemal” diyerek Kılıçdaroğlu’na sesleniyor. Bu durumda tek başına karar alan ve bir anlamda “devlet benim” diyen Erdoğan’a karşı Kılıçdaroğlu da “Millete seslenmek için kürsüye çıkıp sadece bana sesleniyorsun, o zaman demek ki millet de benim” dese yeridir hani...
Pandemi sürecinde kapalı kalan Meclis açıldığında gündeme ekonomik kriz, yargıda adam gibi bir reform, siyasal partiler yasasının demokratikleşmesi alanında karar almak yerine ilk oturumda milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılıp palas pandıras hapse gönderilmesi gündeme geliyor. Ne iş?..
Amaç CHP ve HDP’yi sokağa çekmek ve sonra da bu bahaneyle OHAL ya da adı OHAL olmasa da aynı 24 Haziran sonrası bir tablo mu olsun isteniyor?
Bekçiler zaten son dönemdeki vukuatlarıyla gündeme gelmişken yetmezmiş gibi onlara ek yetkiler verilen düzenlemelerin getirilmesi hangi ihtiyaca binaen?.. Polis sayısında yetersizlik varsa polis memuru sayısını artırın.
Yoksa, yoksa yüksek enflasyon, işsizler ordusunun büyümesi ve ek vergiler nedeniyle halkın tencere tavalarla eylemlere başlamasından mı korkuluyor?
OHAL ilan edilsin ya da ilan edilmese bile ülkeyi OHAL gibi yönetme arzusu olabilir ama halk her zaman bir protesto yöntemi de bulur. Olmadı balkonlardan “O halde dans” diyerek oynamaya başlar. Buna nasıl önlem alınacak?
Bir şeyler dönüyor ama ne?