Göstere göstere darbe

Haber Tarihi: 23.02.2020


RAND Corperation’ın son hazırladığı raporda “Türkiye’de darbe olabilir” tahmini ile eski Genelkurmay Başkanı Başbuğ’un “Siyasetin FETÖ ayağı” için açıklamaları aynı günlere denk düşünce bir vaveyladır koptu. SETA’cısı, FETÖ’cüsü, yetmedi liberali “Darbe geliyor, Ergenekoncular darbe yapacak” diye tamtam çalarken yine karşı cepheden bir darbe yapıldı bile. Zaten öyle değil midir, “Şunlar darbe yapacak” diye etrafa korku salınırken bir bakmışsın tam tersi grup darbeyi yapıvermiş.


12 Mart’ta “Gürler-Batur ve Kayacan grubu sol bir darbe hazırlığı içindeler” diye fiskos yapılırken bir sabah tam karşı ekip, Sunay-Tağmaç ve Türün grubu “Amerikancı sağ bir darbeyi” yapıverdi. Ergenekon ve Balyoz davası öncesinde de aynı senaryo sahneye kondu. “Önce korkut, sonra teslim al ve darbeyi indir” stratejisi tıkır tıkır işledi. Ergenekon diye bir hayali örgüt kurup “Size karşı darbe yapacaklar”, “Sizi öldürmek için yaptıkları suikast planlarını ele geçirdik” diye korkutma işlemi yerine getirildikten sonra, ikinci aşama olan teslim alma ve tasfiye süreci başladı. Tasfiye aşaması tamamlandıktan sonra da 15 Temmuz’da düğmeye basıldı. Ama başarılamadı.


RAND’ın raporundaki “darbe olabilir” tezine nasıl da abandılar. SETA’cılar FETÖ’nün siyasi ayağının gündeme gelmesinden mi korktu ne, bu işi köpürttükçe köpürttü. FETÖ’cülerin amacı daha farklıydı. Bir yandan iktidara “Bak bizi tasfiye ettin de iyi mi oldu? Biz de yanında yokuz artık. Ergenekoncular seni ham yapacak” diye korku verirken diğer yandan da “15 Temmuz’u biz değil onlar yaptı” yalanına altlık olsun diye bu işe abandılar. Liberallerin atlaması ise daha başka nedenlerle. Onların minicik derdi, “Biz yanılmadık, bakın Ergenekon örgütü yine hortladı” diyebilmek.


‘Kim soktuysa o çıkarsın’


İyi de Başbuğ’un açıklamaları ile RAND’ın raporunu ilişkilendirmek niye? Başbuğ’un elinde silahlı bir ordu mu var? Kendi ordusuna operasyon yapılırken elinin altında uçağı, tankı, topu binlerce askeri varken darbeyi aklının ucundan geçirmeyen biri, bütün bunlara sahip değilken mi darbeye yeltenecek? Başbuğ’a yöneltilen suçlamalar biraz Madanoğlu’nun durumuna benziyor. Emekli olduktan yıllar sonra “darbe yapacak” diye Cemal Madanoğlu ve arkadaşları hakkında açılan dava, işkenceli sorgulamalar, yalancı tanıklar ve uzun süren yargılamalar sonucunda çöktü. Bu davadan yargılanan Ali Sirmen Ağabey ile geçen günlerde bir yemekte buluştuğumuzda bu konuyu konuşurken Madanoğlu’nun tahliye sürecine ilişkin bir olayı anımsattı. Madanoğlu davasında tahliyeler başlamış. Askeri tutukevi yöneticileri Madanoğlu’na haber yollamışlar: “Paşam! Tahliye dilekçesi verin. Sizi de tahliye edeceğiz.” Madanoğlu, “Ben sizinle muhatap değilim! Kim soktuysa o çıkarsın!” Dilekçe de vermem” demiş.


Cumhurbaşkanı Erdoğan da bu darbe muhabbetine müdahil olup iddianın ciddiye alınır tarafı olmadığını söylemesine, Başbuğ’un avukatları açıklama yapmasına karşın konu hâlâ gündemde. Başbuğ’un “Bu darbe lafını kafanıza kim soktuysa o çıkarsın” diyecek hali yok.


Biz darbe geyiği çevirirken bir darbe oldu bile. Tankla tüfekle değil elbette. 


Geçen hafta hukuka esaslı bir darbe oldu. Darbe dönemlerindeki gibi hukuk alenen askıya alındı. Gezi davasının karar duruşmasında tüm sanıkların beraatine karar verilince “geç de olsa adalet tecelli edebiliyor” diyenlerin hevesi kursağında kaldı. Osman Kavala’nın tahliyesi beklenirken ortada daha iddianamesi bile olmayan başka bir davadan tutuklandı. Selahattin Demirtaş’a uygulanan tarife bu kez de Kavala’ya uygulandı. Yetmedi, tahliye kararı veren hâkimler hakkında soruşturma açıldı. Hem de Erdoğan’ın AKP grubunda mahkeme kararını ağır bir şekilde eleştirmesinin ardından. Bu durumda anayasanın “Mahkemelerin bağımsızlığı”nı düzenleyen 138. maddesini çöpe atalım gitsin. Şahsım Cumhuriyeti de “Benim kızdığım ve hedef gösterdiğim isimlerin tahliyesi zinhar yasaktır” diye bir kararname çıkarsın ve hâkimler o listeye bakarak karar versinler.








MİYASE İLKNUR İsimli Yazarın Diğer Yazıları