Medyamızda son yıllarda yaygınlaşan “zirve”lerde, rekor hiç tartışmasız Turkuvaz Medya’nındır. Geçen hafta “Spor Zirvesi” düzenleyen Turkuvaz Medya, kasım ayı içinde üç zirve yaparak zirveden zirveye koşmuştu.
Her zirve sonrasında Turkuvaz Medya ve Sabah yöneticileri ve yazarları ile katılan bakanlar ve sektör temsilcilerinin konuşmaları haber yapılıyor; oturumlar sosyal medyadan canlı olarak da yayımlanıyor. Bu zirveler, habercilikle birlikte Turkuvaz Medya’nın iktidar bürokrasisi ile ilişkilerini canlı tutmasını da sağlıyor.
Zirvelerin niteliğiyle ilgili asıl bilgiyi, her zirve öncesi ve sonrasında Sabah’ın arka sayfasında yayımlanan tam sayfa ilanlar veriyor. Bu ilanların altındaki bantta her zirveyi destekleyen kuruluşların logoları yer alıyor; zirveler katılacak bakanların adıyla duyuruluyor ve her zirve sonrasında da bakan ile öbür katılımcılara teşekkür ediliyor.
İlanlardaki logolara bakılırsa, 7 Kasım’daki “Türkiye İhracat Seferberliği Zirvesi”ne, Halkbank, THY, Ziraat Bankası ve Papara sponsor olmuş. 22 Kasım’daki “Ulaşım Zirvesi”nin sponsorları da Halkbank, THY, Türk Telekom, TAV, Pegasus, Kuzey Marmara Otoyolu, Kuzey Ege Otoyolu ve İstanbul Airport. 29 Kasım’daki “Tarım Zirvesi”nin sponsorları da Ziraat Bankası, Koza, Tarım Kredi ile bazı özel şirketler. “Spor Zirvesi”nin sponsorları arasında da Ziraat Bankası, Türk Telekom, TFF, Yıldız Holding’in yanı sıra bazı şirketler yer alıyor.
Anlaşıldığı üzere, Ziraat Bankası, Halkbank, THY ve Türk Telekom gibi kamu kuruluşları Turkuvaz Medya’nın daimi sponsorları. Ziraat Bankası’nın, ziraat zirvesini desteklemesi anlaşılabilir ama spor zirvesini neden destekler? Ya da Halkbank’ın ihracat seferberliği tamam da ulaşım zirvesine neden destek verir? Öbür kamu kuruluşları için de geçerli benzer sorular.
Bu bankalar ile şirketlerin zirveler için Turkuvaz’a ne kadar ödeme yaptığı ya da nasıl bir sponsorluk anlaşması yapıldığı bilinmiyor ama öyle küçük miktarlar olmasa gerek. Bu kamu kuruluşlarının bu grubun (ve öbür iktidar medyası kuruluşlarının) gazete ve televizyonlarına sürekli reklam verdiklerini de düşünürsek, Turkuvaz Medya’nın finansmanında kamu kaynaklarının rolünün büyük olduğu söylenebilir.
Medya kuruluşlarının şeffaf olması, özellikle kamu bankaları ve kamu kuruluşlarından aldığı sponsorluk, reklam ve her türlü ödemeyi okur ve izleyicilerine açıklaması gerekir. Sabah yönetici ve yazarlarının ise gazetelerinin kamu kaynaklarından beslenmesine itirazları yok ama muhalif medyanın fon almasını ve belediyelerin reklam vermesini dillerine dolayıp duruyorlar.
Habercilik bahane, zirveler ve kamudan kaynak aktarımı şahane.
∗∗∗
MEDYANIN FİNANSMANINDA ŞEFFAFLIK
AKP iktidarı, kontrolü altındaki medyayı gizliden gizliye besliyor; şeffaf yürütülmesi gereken gazetecilik, örtülü kaynak aktarımlarıyla ayakta tutuluyor. Sağladıkları finansal desteğin boyutunu da bilmiyoruz.
Medyanın finansmanındaki gizlilik sorunu aşılmadan bağımsız gazetecilik mümkün olamaz. O yüzden “Medya Dayanışma Grubu”nu oluşturan 12 meslek örgütünün yeni açıkladığı, “Hak ve Özgürlükler Deklarasyonu”ndaki şeffaflık çağrısı çok değerli:
“Medya kuruluşlarının sahiplik yapıları, kamudan aldıkları sübvansiyonlar ve reklam gelirleri de dahil olmak üzere tüm mali ilişkileri şeffaf hale getirilmelidir. Medya kuruluşu sahipliğine ilişkin yasal kriterler, açık ve net şekilde belirlenmelidir.”
Deklarasyonda, mali ilişkilerin yanı sıra medyanın sahiplik yapısının da şeffaf olması gerektiği vurgulandı; medya sahiplerinin kamu ihalelerine girmesinin engellenmesi istendi.
“İfade ve medya özgürlüğü”, “Dijitalleşme ve fikri haklar” ile “Çalışma yaşamı” başlıklı üç bölümden oluşan deklarasyon, geçen nisan ve eylül aylarında düzenlenen “Gazeteciliğin dönüşümü ve arayışlar” başlıklı iki çalıştay ve konferansta dile getirilen görüşlere ve tartışmalara dayanıyor. Gazeteciler ve meslek örgütlerinin değerlendirmelerinden sonra nihai şeklini alan deklarasyon medya alanındaki sorunları, talepleri ve çözüm yollarını içeriyor.
Deklarasyon, hazırlanış süreci ile meslek örgütleri ve gazetecilerin katılımı göz önüne alındığında 1998’de Türkiye Gazeteciler Cemiyeti”nin öncülük ettiği “Türkiye Gazetecilik Hak ve Sorumluluk Bildirgesi”nden sonra ortaya konulan en önemli metin. Yazımına benim de katıldığım bu deklarasyon, hak ve özgürlük mücadelemizde yol haritası olacak.
Umarım gazetecilik örgütlerimiz bu metni raflarda bırakmaz, kampanyaya dönüştürür.