Show TV’nin 5 Eylül’deki ana haber bülteninden bir haber bu. Önce ekranda “Yağ döktüm yollarına” ve “Yağ gibi kaydılar” yazısı belirdi. Ardından Pınar Erbaş Ersoy, haberi şöyle sundu:
“Dimdik bir yokuştan inerken herkesin amacı kaymadan inmektir. Peki ya o yokuşa bir dönerci yağlı su dökmüşse. İşte o kötü sürpriz Arnavutköy’de bakın yayaları nasıl zor durumda bıraktı.”
Dik yokuşta kayan araçların ve insanların, İHA’dan gelen görüntüleri eşliğinde verilen haber 2.5 dakika kadar sürdü. Muhabir, oradaki bir vatandaşla konuştu, olayı anlattırdı. Ama nedense dönerci ile konuşma gereği duymadığı gibi, adını da vermedi dönercinin. Sonra da “Arnavutköy Belediyesi yola kum döktü. O dönerciye de 1295 lira ceza kesildi” diye noktalandı haber.
İstanbul’da bir yokuşa yağlı su dökülmesinde büyük haber değeri gören Show TV’nin bülteni böyle incir çekirdeğini doldurmayacak türden “haber”lerle kaplıydı. Birkaç örnek vereyim; “Milyonluk araç pert oldu”, “Öfkesini eşyalardan çıkardı”, “Lüks araçlı mendil tezgâhı”.
Eh ne de olsa, gazetecilik sorumluluğunu yerine getirip siyasi haberler, yolsuzluk ve usulsüzlük haberleri yapmak riskli. İktidar sahipleri kızabilir, tepki gösterebilir. Böyle sabun köpüğü türünden işlerle geçiştirmek en kolayı…
KATİLLER DE HABER İZLER
Katillerin cinayet öncesinde görüntü kaydı yapıp, sosyal medyadan yayımlaması da “moda” gibi yayıldı. Eşini ve kayınvalidesini öldürdükten sonra intihar eden Hasan Küçükyılmaz da cinayet öncesinde çektiği görüntüyü WhatsApp’taki “durumu”nda paylaşmış.
Hürriyet, “Caniden alçak paylaşım” başlıklı haberinde katilin görüntü kaydındaki sözlerini aynen aktardı. İnternet sitesinde de görüntüsü yayımlandı. Sadece Hürriyet de değil, DHA’nın sitesinde ve birçok yerel sitede de yayımlandı bu video…
Oysa bu kayıtta katil, yaptığı vahşete gerekçe uyduruyor; cinayetlerini kendince haklı göstermeye çalışıyordu. 2008’de de ilk eşini öldürüp iki yıl önce cezaevinden çıkmış olan Hasan Küçükyılmaz’ın bu görüntüsünün yayımlanması, iki kişinin öldürülmesini sıradanlaştırıyor. Kanlı şiddetin bu denli ayrıntılarla okura ve izleyiciye aktarılmasının bilgilendirici bir yanı olmadığı gibi, travmatik bir şiddet pornografisi.
Ne yazık ki, medyamız şiddet pornografisinden hoşlanıyor; bu tür görüntüler olduğunda hiçbir etik sınırlamaya tabi tutmadan olduğu gibi yayımlıyor. Geçen ay Bosna-Hersek’te eski eşi ve baba oğul iki Türk’ü öldürdükten sonra intihar eden Nermin Sulejmanovic adlı kişinin cinayet öncesi yaptığı canlı yayın da aralarında Sabah’ın da yer aldığı sitelerde yayımlanarak cinayet ve intihar olağanlaştırılmıştı. Halbuki Bosna-Hersek’te yayından kaldırılmıştı bu görüntüler…
Sanırım gazeteci arkadaşlar, bu tür görüntülerin insanlar üzerindeki travmatik etkisinin ve cinayetleri sıradanlaştırmanın yaratacağı sonuçların ayırdında değiller. Üstelik bu haber ve görüntüleri, cinayete eğilimli kişilerin de izleyebileceğini, örnek alabileceğini de düşünemiyorlar. Bir insan hayatı, binlerce “tık”tan daha değerlidir…
GAZETECİYE “YEŞİL PASAPORT” AYRICALIĞI
Gazeteciler Oral Çalışlar, Zafer Şahin, Hande Fırat, Sinan Burhan, Mehmet Acet ve Melik Yiğitel, TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş’a giderek “Gazetecilere yeşil pasaport verilmesi talebini” içeren bir dosya sunmuş. Hepsi de dış politika yazarı olmadıkları gibi sürekli Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın uçağıyla dış ülkelere seyahat eden isimler.
Elbette kendileri vize sorunuyla karşılaşmasalar da meslektaşlarımızın yaşadıkları sorunun çözümü için böyle bir misyonu üstlenmiş olabilirler. Ama gazeteciler, zaten İletişim Başkanlığı aracılığıyla “Hizmet Pasaportu” alabiliyorlar. Tabii bu “Gri pasaport”lar, hizmete özel. Bir konuyu izlemek, araştırmak üzere “görevli olarak” yurtdışına çıkarken kullanılabiliyor.
“Yeşil Pasaport” denilen “Hususi Pasaport” ise kişiye özel. Son dönemde avukatlar, işinsanları gibi gruplar eklenerek liste iyice uzatılsa da asıl olarak devlet görevlilerine veriliyor. O yüzden Numan Kurtulmuş’a giden isimlerden Sinan Burhan da “Yeşil pasaportun devlet memurları gibi gazetecilere de verilmesi gerekir” demiş. Aynı zamanda AKP’den Belediye Meclis Üyesi olan Yeni Akit yazarı Sinan Burhan için doğal görülebilir ama gazetecilerin “devlet görevlisi” kategorisine girmeleri, mesleğin özüne aykırı.
Gazeteci, devlet ile içiçe olmamalı; devletten mesleğin gereklerini aşacak ayrıcalıklar istememeli. Göreve giderken “Gri Pasaport” alma olanağı varken, cepte sürekli taşınacak “Yeşil Pasaport” ayrıcalığı peşinde koşmamalı. Zümresel ayrıcalık yerine “vize engeli”nin artmasının nedenleri ve çözümüne yönelik gazetecilik faaliyeti yürütmek daha evladır.