Sanal-Yalan Dünya!

Okunma Sayısı: 1855    |    Yazı Tarihi: 02.11.2023


Kasadan tek kuruş çıkmıyor...

KÖİ ihaleleri için söylenen bu sözü hatırlıyor musunuz? Bu sözün gerçek olup olmadığını kim sorguluyor?

Mesela Osmangazi Köprüsü... Günlük 40 bin araç garantisi verildi ve bizler hep bu garantinin dolup dolmadığını tartışıyoruz. Oysa Osmangazi Köprüsü’nde araç başına fiyat 50 doları çoktan aştı.

Prof. Dr Uğur Emek yeni güncelleme fiyatının araç başına 1.416 TL olduğunu hesaplıyor. Ama geçen araçlardan 190 TL alınıyor.

Bu ne demek biliyor musunuz? Geçen araç sayısı garantiyi doldursa bile Devletimizin (yani Türk Milleti’nin) kasasından KÖİ müteahhidine araç başına 1.226 TL ödeniyor.

Basit 4 işlem hesabı ile gidelim: Günlük 40 bin araç yıllık 14.6 milyon araç ediyor. Ve garanti sayısı dolsa bile her bir araç başına kasamızdan 1.226 TL çıktığına göre DEVLETİN müteahhide sadece 1 yıllık ödemesi 17 milyar 899 milyon 600 bin TL...

Şimdi sorun bakalım: “Kasadan tek kuruş çıkmıyor” sözü gerçek mi?

***

Gerçek ile söylemlerin ne kadar zıt olduklarını aslında cümle alem biliyor. Özellikle İSLAMİ CAMİA! açısından bu bilgiler bilinmesine rağmen bir değer ifade etmiyor. Çünkü cübbeli-uzun sakallı kimseden bu konuları duyamıyoruz.

Çünkü onlar duymuyor-görmüyor-bilmiyor diye bilinen 3 maymun ayağındalar. Veya Peygamber Efendimizin söylemi ile ifade edersek “Dilsiz Şeytan” durumunda bir şeydeler...

O nedenledir ki ülkemizde GERÇEK hükmünü yitirmiş ve gerçeklik dışı bir yalan-sanal dünya kurulabilmiştir. Bu yalan-sanal dünyanın kuruluşu da maalesef İslami söylemler ve vaizler eşliğinde kurulmuştur.

***

Gerçek ve yalan-sanal dünya aslında ilk somut meyvesini 2008-09 küresel krizde kendini göstermişti.

Biliyorsunuz o kriz küreseldi ve gelişmiş ülkeleri vurdu. Ama Türkiye de o krizden emsallerine göre çok ağır yara aldı. Bir çok gelişmekte olan büyümeye devam etmesine rağmen Dünya Bankası diyor ki “Türkiye 2009 yılında %4,82 küçüldü”

Bizler ne dedik “Kriz teğet geçti”

Ne kadar gerçek dışı bir söz...

Bakınız 2001 krizi yıl içinde başladı ve 2001 sonunda bitti. Buna rağmen elektrik tüketimi sadece %1,76 azalmıştı. Oysa 2009 yılında elektrik tüketimi %1,82 azalarak 2001’den daha şiddetli kriz yaşadığımızı gösteriyor. Hatta size şunu söyleyeyim: TEİAŞ verilerine göre net elektrik tüketimi 2001 yılında %1,2 azalırken 2009 yılında %3,1 azalmıştır. Gerçek tüketim ve gösterge budur.

2001 krizinden daha ağır krizi dahi “teğet geçti” diye satabilmişsek bizden daha sanal-gerçek dışı dünyayı kim kurabilir ki?

***

Gelelim bugünün asıl meselemize...

Bu gerçek dışı sanal-yalan dünya bize ne getirdi?

Biliyorsunuz ki GSYH verileri AK Parti döneminde iki kez kağıt üstünde revize edilerek artırıldı. İlki 2006 yılında 400 milyar dolar olan GSYH 526,4 milyar dolara çıkartıldı. İkincisi ise 2015 yılında 526 milyar dolarlık seriden devam eden GSYH 719,6 milyar dolardan 861,9 milyar dolara yükseltildi. Böylece toplamda GSYH 268,6 milyar dolar kağıt üzerinde artırılmış oldu.

Bu sanal GSYH artırımları çok önemli. Çünkü vergi yükümüz bu sanal artırımları dikkate alarak yapılıyor. Milli gelir sanal artıyor ama vergisi gerçek...

Bakınız bir basit hesap ile ifade edeyim: 1998-2014 arası GSYH ilk revizyon sonrası %79,6 artmış görülüyor. Ama ikinci revizyonla bu büyüme oranı %103,7’ye çıkıyor.

Bunu bir başka şekilde verelim: 1998-2014 yılları içerisinde elektrik tüketimi %126,9 artarken eski seriye göre büyüme yüzde 79,6 oranında oldu. Yeni GSYH serisine göre de büyüme %103,7 oranında gerçekleşti. Burada elektrik tüketimi-büyüme ilişkisine bakınız.

Şimdi gelelim 2014 sonrası döneme:

2014-2022 yılları içinde elektrik tüketimi %30,3 artıyor ama GSYH büyümesi %46,6...

Eskiden büyümenin çok daha üzerinde artan elektrik tüketimi artık büyüme karşısında bırakın artışı daha gerisinde bile kalıyor.

Yani eski GSYH hesabına göre yüzde 20’li seviyelerde çıkması gereken büyüme oranımız şimdi yüzde 46,6 çıkmış... Hayret...

Ama durun bunun size ve ailenize dokunuşu var... Asıl mesele bu sanallığın reel faturasıdır. Yazımız buna doğru ilerliyor... Sabır

***

2015-2016 yılları ortalamasına göre bazı ürünlerin ortalama fiyatına bakalım:

Pirinç 6,41 lira; dana eti 37,12 lira; beyaz peynir 19,52 lira; zeytinyağı 26,32 lira; domates 2,25 lira; patates 1,64 lira; kuru fasulye 7,35 lira; kiralar 677,9 lira; tüp gaz 64,13 lira; no-frost buzdolabı 2.057,8 lira; çamaşır makinesi 1.248,4 lira; diş dolgu ücreti 108,0 lira; benzinli otomobil 52.158 TL; dizel otomobil 70.901 lira; motorin 3,85 lira, benzin 4,52 lira; Belediye otobüsü ve dolmuş ücreti 1,86 lira...

Bakınız bu ürünlerin yeni fiyatlarına baktım: Nerede ise hepsinin yanına bir sıfır daha eklenmiş durumda.

Kimi 7-8 kat kimi 12-15 kat artmış. 2015-16 fiyatlarına göre bugün toplam ürün fiyatları yaklaşık 10 kat civarı artış göstermiş...

Kendinize bir sorun bakalım: 2015-2016 aylık geliriniz 2023 yılı itibari ile10 kat arttı mı?

Bakın Türk-İş bile açlık sınırının 2015-2016 fiyatlarına göre 10 kat arttığını ilan ediyor (1.337 liradan 13,334 liraya). Yani satın aldığınız-geçindiğiniz ürünlerin fiyatı 2015-2016 yıllarına göre yaklaşık olarak 10 kat arttı ama gelirler arttı mı? Büyük kısım buna hayır diyecektir...

Ben size ortalama emekli maaşı üzerinden söyleyeyim: 2015-16 yıllarında ortalama emekli maaşı 1.212,6 liradan 2023 ilk yarısında 6.665 liraya çıkmış. Yani 12 bin liranın üzerine çıkması gereken maaşlar 6.665 lirada kalarak 5,5 kat artmış.

Bunu sadece emekli maaşlarından bakmayın... SGK’nın ortalama ücreti de şirketlerin çalışanlarına bu ücreti vermediğini gösteriyor.

Haziran 2016’da ortalama aylık brüt ücret 2.530 liradan Haziran 2023’de 17.690 liraya yükselmiş. Burada asgari ücret artışı 8,4 kat olmasına rağmen ortalama ücret artışı 7,0 katta kalmış.

Yani asgari ücret dışında kalan ücretlerde artış oranı emekli maaşlarındaki gibi 5-6 kat arasına sıkışmış.

Bu ne anlama geliyor?

İslami söylemlerle kurulan «Sanal-Yalan Dünya” hem ücret olarak hem de vergi olarak Türk Halkının sırtına feci şekilde yükletilmiş. Ama resmi enflasyona göre artırılan ücretler bu fiyat artışlarının oldukça gerisinde kalmış.

O nedenle bugün bana en büyük günah nedir diye sorarsanız ilk cevaplarımdan biri şu olacaktır: Gerçekliği yansıtmayan resmi veriler eşliğinde fakirleştirilen Milletin hakkıdır.

İyi ama Millet bu hakkın peşine koşuyor mu? Millet hakkını arıyor mu?

İHA-SİHA yaptık ya; köprü otoyol yaptık ya...

Onlarla yetinin.. Afiyet olsun, geçmiş olsun.

Sanal-Yalan dünyanın fakirleşen toplumuna da bu yakışır.


İBRAHİM KAHVECİ İsimli Yazarın Diğer Yazıları