“SÖYLEDİKLERİ DİKKATE ALINSA 15 TEMMUZ HİÇ YAŞANMAZDI”
“ÜLKENİN BİRLİĞİ İÇİN MÜCADELE ETMİŞ VE KATLEDİLMİŞ KİMSENİN KANINI YERDE KOYMAYACAĞIZ”
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özgür Özel, “Hablemitoğlu, gerçek bir vatanseverdi. FETÖ’nün nasıl bir örgüt olduğunu o dönemde en iyi gören ve en cesaretli anlatandı. Onun kitapları, makaleleri, söyledikleri dikkate alınsaydı şüphesiz 15 Temmuz hiç yaşanmazdı. Kendi canına da kastetmiş olan bir örgütün işlediği cinayeti halen daha koruyup kolluyorsanız, o örgütle belki doğrudan bir ilişkiniz yoktur ama o örgütün beslendiği karanlık ve kirli ortamdan şimdi de siz besleniyorsunuz demektir. Bu ülkenin varlığı, birliği, ulusal bütünlüğü için mücadele etmiş ve katledilmiş kimsenin kanını yerde koymayacağız” ifadelerini kullandı.
Cumhuriyet Halk Partisi Lideri Özgür Özel, 18 Aralık 2002’de uğradığı silahlı saldırıda yaşamını yitiren akademisyen Necip Hablemitoğlu’nun ismini yaşatmak için Ankara Büyükşehir Belediyesinin yaptığı parkın açılışı ve anma törenine katıldı. Genel Başkan Özel burada yaptığı konuşmada, “Sevgili Şengül Hablemitoğlu, sevgili Uyvar ve uzaklarda ama gönlü burada olan sevgili Kanije ve Hablemitoğlu ailesinin değerli komşuları, bugün 22 yıl önce bir silahlı saldırıda kaybettiğimiz, bugünümüze ışık tutan Türk aydını, büyük vatansever Necip Hablemitoğlu'nu anmak için buradayız. Ankara Büyükşehir Belediyemiz, Çankaya Belediyemiz ile birlikte ismini yaşatmak için onun suikaste uğradığı bu caddede, bu mekanda bu parka ismini verdi. Bunun için bu açılışta buraya toplanan bütün vatanseverleri, Cumhuriyet Halk Partisi adına, Grup Başkanvekillerim, Genel Başkan Yardımcılarım, Çankaya, Mamak, Yenimahalle Belediye Başkanlarımız, Büyükşehir Belediye Başkanım’la ve milletvekillerimizle birlikte saygıyla selamlıyoruz. Tarihi Kentler Birliği ve Ankara Büyükşehir Belediye Başkanımız Mansur Yavaş nezdinde de oylamada Ankara Büyükşehir Belediyesi’nde oy birliği ile bu karara imza atan Ankara halkının seçtiği tüm Belediye Meclis üyelerine yürekten teşekkür ediyoruz” dedi. Özel, şunları söyledi:
“FETÖ TEHDİDİNİ CESARETLE ANLATMAYA ÇALIŞAN BİR AYDINDI”
“Hablemitoğlu, gerçek bir vatanseverdi. Onu 18 Aralık 2002’de karlı bir Ankara akşamında burada kaybettik. Ertesi gün gazetelerin manşetlerinde ‘derin cinayet’, ‘derin suikast’, ‘Başkent’te kanlı pusu’ manşetleri atılmıştı. Çünkü o ileriyi gören ve Türkiye’nin nasıl bir tehditle karşı karşıya olduğunu halka anlatmaya çalışan aydın bir insandı. FETÖ’nün nasıl bir örgüt olduğunu o dönemde en iyi gören ve en iyi anlatan, en cesaretli anlatandı. 2006 yılında, ölümünden dört yıl sonra kendi notlarından derlenen Köstebek kitabının ilk çıktığında Manisa’da, Manisa Eczacı Odası Başkanı iken eczanemde neredeyse 20 gün masamın üzerinde olduğunu ve döne döne okuduğumu hatırlıyorum. Öyle bir süreçle karşı karşıyayız ki o kitaptan şu alıntıyı sizlerle paylaşmayı çok isterim: ‘Fethullahçılar en az 25 milyar dolarlık mal varlıkları, milyarlarca dolarlık ciro, milyonlarca dolarlık himmet geliri ile hemen herkesi ve her şeyi satın alabilecek dev bir organizasyona dönüştüler. Üniversitede görev yapan on binlerce öğretim elemanları, alternatif silahlı kuvvetleri, kamu görevlileri ile organize bir suç örgütü halinde çalışmaktadırlar.’ Hablemitoğlu’nun bu söylediklerinin doğru olduğunu anlamak için 14 yıl geçmesi ve o on binlerce öğretim elemanının, yargıçların, savcıların ve alternatif silahlı kuvvetlerinin ne kadar acımasız olduklarını görmek için 15 Temmuz akşamının yaşanması gerekiyordu.”
“DOSYA, 15 TEMMUZ’DAN SONRA TOZLU RAFLARDAN İNDİRİLDİ”
“Onun kitapları, makaleleri, söyledikleri dikkate alınsaydı şüphesiz 15 Temmuz hiç yaşanmazdı. Cinayet 2002’de işlendi, o günden 15 Temmuz akşamına kadar geçen sürede iktidar, hep bugünkü iktidardı ama bu dosya hiç kimsenin dikkatini çekmedi. Bütün çabalar beyhude kaldı. Ancak 15 Temmuz sonrası tozlu raflardan indirildi. Şengül Hanım ve Uyvar şimdi paylaşacağım bu anıyı çok yakından hatırlayacaklar. Katledilmeden dört gün önce Atatürkçü Düşünce Derneği’nin Eskişehir Şubesi’nde yaptığı konuşma, geçen haziran ayında dava dosyasına girdi, tahliyelerden bir yıl sonra girebildi. O konferansta Hablemitoğlu'nu izleyen dört şüpheli olduğu anlaşılıyor. O meşhur dörtlünün o konferansa da gidip kendisini her zamanki gibi izlediği, takip ettiği... Fakat video, 2023’te davadan tahliyeler yapıldıktan bir yıl sonra dosyaya girebiliyor. Ve bu video, ancak bugünlerde hepimiz açısından aleniyet kazandı. Hablemitoğlu’na soruyorlar, 'Aydınlarımız öldürülüyor, siz bundan korkmuyor musunuz?’ Yanıt şöyle; ‘Ben kadere ve Allah’a inanıyorum, böyle bir çekincem yok. Tek bir konu var, o da ülkemizin çıkarları, bu devletin ayakta kalabilmesi ve bizim tam bağımsızlığımız. Türkiye’de en çok tehdit alan, hakaret alan kişilerden biriyim. Eşime sordum dedim ki; 17 yıldır evliyiz, iki çocuğumuz var. Ama benim gibi biriyle evli kalmak çok zor. Hiç rahatsız olmuyor musun? Çünkü zavallı, her gün arabayı kontrol ediyor binmeden önce. Bak Fethullah Gülen’e karşı davada 5,5 milyar kaybettik, banka kredisi alıp ödeyeceğiz dedim. Eşim; hiç önemli değil dedi. Kızlarım cüzdanlarını getirdiler, birikmiş paralarını verdiler. Bunlar benim için çok anlamlıydı.”
“HAKLI OLDUKLARINI HİÇ UNUTMADAN BİRBİRLERİNE BAĞLILAR”
“Hablemitoğlu ailesinde gördüğümüz şey şudur; herkese örnek bir duruş. Evlatlarına verdiği isimler, Osmanlı’nın en güçlü kalelerinin isimleri. Onlar da hayatın katlanılması en zor ayrılığına, evlerinin önünde gözlerinin önünde kanlı bir şekilde katledilmiş olan babalarına hatıralarını hepimize örnek olacak şekilde sahip çıkıyorlar. Burada Ahmet Tatar var, biraz önce arka tarafta gördüm. KUMPASDER’in Başkanı, Ali Tatar’ın kardeşi. İstanbul milletvekilimiz var, Diyarbakır Baro Başkanı iken katledilen Tahir Elçi’nin eşi; Türkan Elçi. Hep birlikteler. Onlar, birbirlerine çıkarları üzerinden göbeklerinden bağlı olanlardan daha güçlü bir bağla, haklı olma ve acıları üstünden ama haklı olduklarını hiç unutmadan birbirlerine bağlılar. Bu durum 22 yıldır cezalandırılmayan katiller açısından bence mahkemelerden, iddianamelerden, olası girilecek hapishanelerden çok daha caydırıcı.”
“KRİTİK SANIK, ‘KAÇMA ŞÜPHESİ YOK’ DİYE TAHLİYE EDİLDİ”
“10 sanıklı davada tutuklu sanık yok. Biri var ama o da tutuklandığından değil, adli kontrol haline uymadığı için tutukluluk haline dönüşmüş kendisine uygulanan yaptırım veya tedbir. Kritik sanıklardan birisi Levent Göktaş, Bulgaristan’da yakalanıp Türkiye’ye iade edilince tutuklandı ama ‘kaçma şüphesi yok’ diye tahliye edildi. 31 Mart günü temiz kağıdı almış belediye başkanlarımız, belediyeye gitmek üzereyken gözaltına alınıp ‘kaçma şüphesi var’ diye tutuklanıyor. Her sabah 08.00’de belediyeye giden Ahmet Özer tutuklanıyor, onda kaçma şüphesi var. Hatay’ın oy verip Meclis’e yolladığı Can Atalay’da kaçma şüphesi var, kızı Vera’yı okuluna bir kez olsun bırakmak dışında bir talebi olmayan Tayfun Kahraman’ın kaçma şüphesi var, yurtdışına kaçıp Bulgaristan’da yakalanıp iade edilen Levent Göktaş'ın kaçma şüphesi yok. O yüzden tutuksuz yargılanıyor.”
“KARANLIK ORTAMDAN ŞİMDİ DE SİZ BESLENİYORSUNUZ”
“Görünen o ki gerçek katili hepimiz biliyoruz. Gerçek katil, şüphesiz Fetullahçı Terör Örgütü. O konuştukça, o kadar hakaret, o kadar tehdit ve bu cinayet onların ipliğini pazara çıkaran biri olduğu için, kim olduklarını, niyetlerinin ne olduğunu gösteren birini susturmak için işlendi. Ama halen daha bu cinayetin katilleri böylesine korunabiliyorsa, 2002’den 2016’nın 15 Temmuz’una kadar bu dosyayla ilgili hiçbir şey yapılmadıysa ‘Benim dönemimde işlenen cinayet açığa çıkarsa ucunun nereye varacağı, hangi ihlalin ortaya çıkacağı belli olmaz’ deniyorsa, ancak 15 Temmuz sonrası bir hareket gelip yine de 10 sanığın 10’u da tutuksuz bırakılıyorsa birileri geçmişin o karanlık ilişkilerine ve o derin devlet ağına hâlâ sahip çıkıyor demektir. Önemli olan geçmişte hesaplaşabilmek yüzleşebilmek, kendi döneminizde olmasa da birtakım devletin içinde bulunduğu hataları, kusurları, o gün devleti kim yönetiyor, kim ele geçirmiş bakmadan bunlarla hesaplaşabilmek, gerekirse burada özür dileyebilmektir. Ama kendi canına da kastetmiş olan bir örgütün işlediği bir cinayeti halen daha koruyup kolluyorsanız, sizin o örgütle belki doğrudan bir ilişkiniz yoktur ama o örgütün beslendiği o karanlık ve kirli ortamdan şimdi de siz besleniyorsunuz demektir. Bunu da açıkça ortaya koymak gerekir.”
“TETİKÇİLERİ CEZALANDIRIP, ‘KANI YERDE KALMADI’ DİYORLAR”
“Son sözüm şu; dün bir toplumsal davanın gerekçeli kararı açıklandı ve yine sayın Hablemitoğlu gibi onunla görüşleri belki birbirine paralel olmayan, pek çok konuda farklı düşünen, dönemin Ülkü Ocakları Genel Başkanı Sinan Ateş Ankara’da vuruldu. Maalesef cenazesi fiilen ortadan kaldırıldı ve kanlar yıkandı. Ama aslında kanı yerde kaldı. Tetikçiler, torbacılar yani Sinan Ateş'in anasına, kardeşine, eşine aylar önce söylediği, ‘Benim kalemimi kırdılar o ikisi’, adını vererek ‘Ve tetikçi çağırıyorlar, beni öldürtecekler diyorlar.’ Bugün tetikçileri ve o bulunmuş paralı katilleri cezalandırıp, ‘Bu cenaze ortadan kalktı, kanı yerde kalmadı’ demeye çalışıyorlar. Koskoca Ankara‘yı Türkiye’nin başkentini Narinimizin öldürüldüğü Tavşantepe Köyü’ne çevirmeye çalışıyorlar. Katillerin kim olduğunu herkes biliyor ama bir tek devlet bilmiyor, bir tek savcı bilmiyor. Bilen biliyor, söylemiyor. ‘Söylersem dostlarım var o köyde, incinir’ diyor. Bugün de katilleri, Adalet Bakanı biliyor, azmettiricileri AK Partililerin hepsi biliyor. Cumhurbaşkanına gitti Ayşe Ateş iki evladıyla, sarıldılar, ağladılar, anlattılar. ‘Ama dostlarım var, katilin kim olduğunu söylersem dostum incinir’ deyip söylüyorum. Biz Ankara’yı Tavşantepe Köyü değil, Tavşantepe'yi de Ankara'yı da hukukun egemen olduğu, adaletin egemen olduğu yerler haline getireceğiz. O güne kadar andolsun ki hem Hablemitoğlu ailesiyle hem de biraz önce ayrı ayrı isimleri sayılan ya da sayamadığımız aydınlanma ateşini elinde taşımaya devam ettiği için bu ülkenin varlığı, birliği, ulusal bütünlüğü için mücadele etmiş ve katledilmiş kimsenin kanını yerde koymayacağız. O güne kadar mücadelemiz devam edecek. Buraya geldiğiniz ve bu mücadeleye 22 yıl boyunca omuz verdiğiniz için hepinize teşekkür ediyorum. Anısı önünde saygıyla, minnetle eğiliyorum. Allah rahmet eylesin.”