Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özgür Özel: “Millet Uyanmış, Zulme Susmamış ve Bu Meydana Sığmamıştır”

Haber Tarihi: 20.04.2025

“ERDOĞAN, TOPLADIĞININ İKİ KATI KALABALIKLA BU MEYDAN SANA ‘YAPTIĞIN DOĞRU DEĞİL’ DİYOR”

“EKONOMİMİZE KURŞUN SIKIP MİLLETİN LOKMASINA GÖZ DİKİYORLAR”

“HER CUNTANIN BİR KARARGAHI OLUR. BU CUNTANIN KARARGAHI BEŞTEPE’DEKİ SARAY’DIR”

“TAYYİP ERDOĞAN’IN VİCDANI DA KALBİ DE DONMUŞTUR”

“ÇİFTÇİLERİ SANA YEDİRMEYİZ”

“İSTANBUL’UN MUHAFIZI SİLİVRİ’DE YATSA DA İSTANBUL’U KORUMAYA DEVAM EDİYOR”

“KANALI YAPTIRMAYACAK, İSTANBUL’A HANÇER VURDURTMAYACAĞIZ”

“DEVLETİN KAPISINI MİLLETE KAPATANLARA ARTIK MİLLETİN DE KAPIYI KAPATMASI GEREKMEKTEDİR”

“BU MEYDANIN SESİ SİLİVRİ’YE KADAR GİDİYOR, EKREM BAŞKANIN GÖZLERİ DOLUYOR”

Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özgür Özel, Yozgat’ta düzenlenen “Millet İradesine Sahip Çıkıyor Mitingi’ne katıldı. Miting alanına traktör kullanarak ve çiftçilerin konvoyuna katılarak gelen Cumhuriyet Halk Partisi Lideri Özgür Özel, burada yaptığı konuşmada, “İklimi yaman, tarihi destan, gıdası derman, yiğidi harman Yozgat, hoş geldin… Biz bugün yiğidin harman olduğu yere, güzel Yozgat’a, mert Yozgat’a geldik. Yüreğinde vatan, millet, bayrak ve Atatürk sevgisi olan canım Yozgatlılarla kucaklaşmaya geldik. Yozgatlı çiftçiler, 2 Nisan günü artık kendilerine yapılan zulme, haksızlığa, ürünlerinin para etmemesine, bıçağın kemiğe dayanmasına ve canları burnunda, tepkileri ortadayken işleri, aşları ellerinden alınmış Yozgatlılar bir de baktılar ki birileri sandığı da ellerinden almaya, seçme hakkını ellerinden almaya, bir Cumhurbaşkanı belirlemek için sandık başına gitmeye gün sayarken, adaylarını ellerinden almaya, Ekrem İmamoğlu’nu geleceğin Cumhurbaşkanı’nı ellerinden almaya kalktılar. O gün İstanbul ayağa kalktı, Türkiye ayağa kalktı. Sandıklar ki Yozgat’tan ses gelmeyecek. Yozgat’tan öyle bir ses geldi ki…” dedi. Özel, şunları söyledi:


“ONLARIN DOLDURAMADIĞI ALANI BUGÜN BİZ DOLDURDUK”

“O traktör konvoyu, traktörlerin kornaları Yozgat’tan bütün Türkiye’ye duyuldu. Bir ezber bozuldu. Ezberlemişler, ‘Yozgat bizimdir. Bizden başkasına oy vermez. Yozgat tepki vermez. Yozgat eylem yapmaz’ diye bir ezbere varmışlar. Rahmetli Nida Tüfekçi’nin dediği gibi ‘Dersini almış da ediyor ezber. Sürmeli gözlerin sürmeyi neyler?’ İşte Yozgat, o ezberi bozdu. Yozgat onlara oy verdi diye, onlar Yozgat’ı çantada keklik sandılar. Bilmezler ki artık Yozgat uyanmıştır, bu millet uyanmıştır. Yozgat zulme susmamış, bugün de bu meydana sığmamıştır. Sayın Erdoğan, Yozgat’taki AK Partililere pek kızmış geçen geldiğinde. Demiş ki, ‘Bu ne? Bu kadar meydan mı olur? Bu tarafları niye doldurmadın?’ Sayın Erdoğan, Yozgat’a kızma, o dolduramadıkları yeri bugün biz doldurduk. Bugün tarihinin en kalabalık mitinglerinden biriyle Yozgat’tayız. Sadece meydan değil, meydanın ötesinde, bariyerlerin etrafı, ara sokaklar, her tarafta ayrı bir miting var. Ziraat Bankası’nın önündeki emekliler ellerinizden öpüyorum.”

“ARAMIZDAKİ KARDEŞLİK HUKUKUNA GÖRE ‘KARDEŞ PAYI YAPACAĞIZ’ DEDİK”

“Yozgat’ın bütün Türkiye’yi ayağa kaldıran, kornalarına basınca 81 vilayetten duyurun, dünya basınına konu olan çiftçileri yola çıktılar diye, tepki gösterdiler diye çiftçiye destek yollaması gerekenler önce önüne jandarmayı koydular. Milletin evladı jandarma erlerini, milletin çiftçisinin karşısına diktiler. Sonra çiftçiye sahip çıkması, destek yollaması gerekenler çiftçilere o traktörler güya trafik güvenliğini tehlikeye atıyor diye ceza tebligatları postaladılar. Her birimiz bunu görünce içimiz sızladı. Biz her birimiz bunu görünce, ‘Bunu hak etmediler, biz bunu sahiplenmek istiyoruz’ dedik. İl Başkanımı aradım, Abdullah Başkan’ı. ‘O çiftçilere ulaşalım, cezalarını ben üstleneceğim’ dedim. Ardından da Silivri Cezaevi’ne ziyarete gittim. Ekrem Başkan; her gün, her fırsatta birbirimizi dışarıda günde birkaç kez aradığımız, hatırını sormadan, iyi olduğunu bilmeden rahat edemediğim Ekrem Başkanımız, Silivri zindanındaydı. Onu ziyarete girdim. Her seferinde özlemle sarılırken, bu sefer aramızda bir tartışma çıktı. Dedi ki, ‘Genel Başkanım oldu mu şimdi?’ Dedim, ‘Ne oldu?’ Dedi ki, ‘Traktörler bana destek için çıktı. Ben bu cezaları ödeyeceğim demiştim. Bir baktım televizyonda, Genel Başkan ödeyecek diyor. Nasıl olacak şimdi?’ Dedim ki, ‘Ekrem Başkan biz seninle bugüne kadar hiç tartışmadık, hiç ayrı düşmedik. O zaman aramızdaki kardeşlik hukukuna göre bunu da kardeş payı yapacağız. Yarısı benden, yarısı senden.’ İşte bugün o çiftçi kardeşlerimin, ağabeylerimin, ablalarımın davetiyle buraya geldim. Elbette Yozgat’ta bir miting yapacaktık. Ama madem Yozgat bütün dünyaya sesini traktör konvoyu ile duyurmuştu, traktörlerin başına geçtik. Bu miting alanına bütün çiftçileri selamlayarak, bütün Yozgat’ı selamlayarak geldik. Selam olsun Yozgat’a.”

“KARINCA GİBİ ÇALIŞKAN ÇİFTÇİLERİ SANA EZDİRMEYİZ”

“Birileri oyu alırken iyi. Sonra hizmet yapmayınca, taban fiyata tepki olunca, çiftçi faize itiraz edince, mazotun, gübrenin yüksekliğinden yakınınca, çiftçi iktidara mesafe koyunca, bir anda çiftçinin karşısına dikiliyorlar, köylünün karşısına dikiliyorlar. Gördüm ki birileri yukarıdan bakıyor, kibirle bakıyor ve Yozgatlı köylüleri karınca gibi görüyor. Onu ezmeye kalkıyor. Buradan iktidarı uyarıyorum. Karınca gibi çalışkan o çiftçileri, sana ezdirmeyiz. Karıncanın kardeşi var, o da Cumhuriyet Halk Partisi’dir. Şüphesiz bu meydanda sadece çiftçiler yok. Şüphesiz bu meydanda sadece Cumhuriyet Halk Partililer de yok. Yozgat’ta adaletsizliğe itiraz eden, haksızlığa karşı dilsiz şeytan olmayan ve hem iradesine hem geleceğine sahip çıkan Yozgat’ın bütün demokratları burada. Malum bir mitingde o şehirdeki milletvekili, otobüsün üstünde olur. Bizim Yozgat’ta son seçimde İYİ Parti ile birlikte yaptığımız ittifakta… İttifak yaptığımız altı şehirden biriydi. Birinci sıra İYİ Parti’deydi. İkinci sıradan da milletvekilimiz seçilemedi. Ama bu eksikliği Yozgat’ın bir evladı, Ankara Milletvekili Adnan Beker partimize katılarak kapattı. Bugüne de çok emeği var, teşekkür ediyorum. Ayrıca İYİ Parti Milletvekilimiz, Bakanımız Sayın Lütfullah Kayalar’a, bu organizasyona yaptığı katkılar için İYİ Parti teşkilatına, ayrıca Demokrat Parti’ye, DEVA Partisi’ne, Gelecek Partisi’ne, Zafer Partisi’ne, Memleket Partisi’ne ve bize katkı sağlayan Yozgat’taki tüm siyasetçilere, tüm sendikalara, tüm derneklere yürekten teşekkür ediyorum. Hepiniz iyi ki varsınız.”

“AK PARTİ, YOZGAT’A HAKSIZLIK ETMEYE DEVAM EDİYOR”

“Yozgat’ı tapulu malı sananlar, aslında Yozgat’ı tanımayanlardır. Yozgat, 1950’de Demokrat Parti’ye büyük bir destek vermiş ama birkaç dönem sonra Cumhuriyet Halk Partisi’ne oy verip, Cumhuriyet Halk Partisi’ne çok partili dönemde seçimler kazandırmıştır. ANAP’lı olmuştur, Refah Partisi’nin kalesi olmuştur, Fazilet’e oy vermiştir, AK Parti’ye oy vermiştir. Ama Yozgat, kim iyi yönetiyorsa destek vermiş, kim kötülük yapıyorsa cezasını kesmiştir. 31 Mart tarihinde yapılan seçimlerde aslında Yozgat sesini duyurmuş. AK Parti duymazdan gelmiştir. Yozgat Belediyesi’ni Yeniden Refah Partisi’nden Sayın Kazım Aslan Başkan kazanmıştır. Biz de kendisini yürekten kutluyoruz. Yozgat, biz de yarıştık. Bizim de adayımız vardı. Ama Yozgat, Kazım Başkan’ı seçti. Neymiş? Efendi, milletmiş. Köylü, milletin efendisiymiş. Demokrasilerde efendi, sarayda oturan değil onu saraya çıkaran Yozgatlıların kendisiymiş. Dün oyu al, seçil gayet iyi. Daha sonra oylar düşünce, başkası seçilince, zulme başla, kente sırtını dön. Yozgatlılara şunu hatırlatırım: 2011 yılında bu meydanda Sayın Erdoğan, Yozgatlılara Yozgat’ı bir dünya kenti yapmanın, Yozgat’ı bir megakent yapmanın, Yozgat’a çağ atlatmanın sözünü verdi. 14 yıl geçti. Biz bozkırın ortasında halen daha bir megakent göremiyoruz. AK Parti, taş üstüne taş koymadığı gibi Yozgatlılar, hemşerileri Mümin Sarıkaya’nın şarkısında olduğu gibi ‘Ben yoruldum hayat, gelme üstüme’ diyorlar. Ama bu AK Parti üstüne gitmeye, zulmetmeye, haksızlık yapmaya devam ediyor Yozgat’a. Yozgat’ın hastane ihtiyacı var. Şehir içinde gayet müsait yer var. Birilerini zengin etmek için ta nereye gidiyorlar. Kocaman, ulaşımı zor, içine girdiğinde yolunu bulamadığın, içinde aradığında uzman doktor bulamadığın bir şehir hastanesi yapıyorlar. Yozgat’ta doktor sorunu var, Yozgat’ta uzman doktor sorunu var. Yozgat’ta hastaneden randevu alma sorunu var. Yozgat’ta her gün şehrin kan kaybetme sorunu var. Bakın 2002 yılında Türkiye’nin nüfusu 67 milyon. Yozgat’ın nüfusu 680 bin. Bugün Türkiye’nin nüfusu 86 milyona çıktı. Yozgat’ın nüfusu 413 bine düşmüş. 67 milyonken 680 bin varsa, 68 milyon olunca 860 bin kişi olması gereken, büyükşehir olması gereken Yozgat’ımızın nüfusu yarı yarıya düşmüş; 413 bin olmuş. Her gün kan kaybediyor Yozgat. İktidar; AK Parti, ilk geldiğinde Yozgat’ta toplam 6 milletvekili çıkıyordu nüfusa oranlı. Şu anda üç milletvekili… Yozgat’ı yediler, bitirdiler. Yozgat’ı tükettiler, Yozgat’ı geride bıraktılar. Yozgat da onları geride bırakıyor artık.”

“İKTİDARIN BU MEYDANDA GÖRMESİ GEREKEN ÇOK ŞEY VAR”

“Yozgat’ta bir söz ver: ‘Dek duranın devesi ölmez’ demişler. Dik duranlara, korkmayanlara, teslim olmayanlara, teslim olmayan Yozgatlılara selam olsun. Atatürk, ilk Yozgat’a geldiğinde 1924’te, Yozgatlılara ‘Bozok Yaylası’nın yiğit evlatları var olun’ demiş. Buradan Bozok Yaylası’nın yiğit evlatlarına sesleniyorum. Sağ olun, var olun. Hep birlikte olun. Yozgat’ın kaderini hep birlikte değiştireceğiz. Çok partili hayatta tüm siyasi partilere oy vermiş, iyi yönetilmek isteyen, hizmet isteyen Yozgat’ımızın iradesine hem genel seçimlerde saygılı olduk, hem yerel seçimlerde. Yozgat’ta yüzde 4 oy çıkardığımız da oldu, milletvekilleri çıkardığımız da oldu. İşte demokrasi tam olarak budur. Sandıkla gelen, sandıkla gider. Ama seçimle iş başına gelenler, şimdi seçimle gitmek istemiyorlar. Yozgat’ın da Türkiye’nin de önünden sandığı kaçırmak istiyorlar. Oysa demokrasilerde mühür milletin elindedir. Soruyorum: Sandığın önünüzden alınmasına izin verecek misiniz? Mührün elinizden alınmasına izin verecek misiniz? Ziraat Bankası’nın önündeki emekliler sandığı elinizden almaya kalkıyorlar. İzin verecek misiniz? Türkiye’nin Yozgat’tan duyacak çok şeyi var. Bu iktidarın, bu meydanda görmesi gereken çok şey var. Biz bu toplantıyı Samsun’dan sonra İzmir’de yapabilirdik, Mersin’de yapabilirdik, Antalya’da yapabilirdik. Partinin kalelerinden birinde ya da Trabzon’da Ekrem Başkan’ın memleketinde yapabilirdik. Ama madem ki milli iradedir, madem ki sandık mühimdir. Bu sandığa en çok sahip çıkan, seçimlerde yüzde 86 katılım oranıyla rekorlar kıran ve bugün zulmedeni, bugün sandığa darbe yapanı, bugün ülkenin başına bir cunta getireni ve o cuntanın başına geçeni, bugün bu meydan, bu Yozgat, son Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde yüzde 75 oyla desteklemişken, bugün bu yapılana itiraz ediyorsa, ses yükseltiyorsa, o gün Erdoğan’ın topladığının iki katı kalabalıkla ‘Yaptığın doğru değil’ diyorsa, doğru meydan bu meydandır Erdoğan, doğru meydan bu meydandır.”

“SİVİL DARBE GİRİŞİMİ YAŞADIK”

“Tam bir ay önce 19 Mart günü, bir sivil darbe girişimi yaşadık. Ülkemiz adına üzülerek söylüyorum ki bu darbe için okyanus ötesinden, bu darbe için Amerika Birleşik Devletleri’nden, bu darbe için Trump’tan izin aldılar, icazet aldılar. Daha önce Ekrem Başkan’ın İstanbul’un helal oylarıyla kazandığı seçimin mazbatasını bir iftar sofrasında iptal etmişlerdi. Onun üzerine Ekrem Başkanımız kolları sıvamış, ilk seçimde aldığı 13 bin oyun üstüne 806 bin oy farkla İstanbul’u tekrar seçimde yeniden kazanmıştı. O gün bu hazımsızlığı yapanlar, bugün de bu sefer de yine bir Ramazan gününde, ben Ankara’da şehit ailelerimizle iftardayken, Ekrem Başkan İstanbul’da bir yoksul ailenin evinde iftar sofrasındayken, iftar vakti karar verip Ekrem Başkan’ın diplomasını iptal ettirdiler. Aslında 35 yıl önce ilanla öğrencileri çağıran ve ardından 31 yıl önce diploma veren üniversite, diplomayı iptal etsin diye fakülteye, esas diplomayı düzenleyen işletme fakültesine yolladı. Onlar bu diplomayı iptal edemeyeceklerini söylediler. Dekan istifa etti, onurunu korudu ama bu yanlışa girmedi. Zorladılar, yedi kişiden dördünün kararı gerekiyordu, ikisini zorla ikna ettiler, gerisi ‘Olmaz’ dedi. Çarşamba günü bu toplantı yapılacak Salı akşam iftar saatinde apar topar ilgisiz bir yönetim kurulunu toplayıp, diplomayı başka yerden iptal ettirdiler. Ve biz bu haksızlığa, bu adaletsizliğe isyan ederken bu sefer aynı gecenin sahurunda binlerce polis otomobili, polis otobüsüyle yolları kesip Ekrem Başkan’ın evine gidip onu evinden gözaltına alıp Vatan Emniyet’e götürdüler. Buradan Sayın Erdoğan’a bir kez daha hatırlatıyorum. Yozgat Meydanı’ndan. Sen de İBB Başkanı iken çeşit çeşit suçlamalarla yargılandın. Defalarca ifadene başvuruldu. Ne rüşvet kaldı, ne irtikap, ne ihaleye fesat karıştırma kaldı, ne terör örgütlerine destek. O günlerde biz o yapılanları yanlış buluyorken, bugün kendisine o gün yapılanları teker teker Ekrem Başkan’a yaptırtan Erdoğan’a sesleniyorum. Sen görevin boyunca onlarca kez yargılandın, peki bir kez sabah evine polis geldi mi? Sabaha karşı şafak vakti kapını sarıp da seni eşinin, çocuklarının önünden alıp da koluna girip de emniyete götürdüler mi? Sen yargılandın, ceza aldın ama kimse seni görevinin başından ceza ta Yargıtay’da onaylanana kadar ellemedi. O gün bile cezanı çekmeye Saraçhane’de miting yaparak, böyle bir otobüsün üstünden konuşma yaparak, davulla, zurna ile uğurlandın, üç ay yattın çıktın partini kurdun. Millet sana yapılanlarda bile haksızlık ve mağduriyet gördü, seni iktidara getirdi. Bugün sen sana yapılanların bin katını yapıyorsun. Bırak birinci kademe, bırak istinaf, bırak Yargıtay’da onaylanma, sen de hepsi beklendi. Daha iddianame yokken tutuklama, kayyım atama, yerine seçilmemiş birini getirmeye çalışıyorsun. Sen geçmişin mağdurusun, bugünün zalimisin Erdoğan. Zalimisin. Buradan Erdoğan’a sesleniyorum. Gözünün içine baka baka söylüyorum. Gözünün içine baka baka. Bu yaptığın yiğitlik değildir, bu yaptığın mertlik değildir. Bu yaptığın korkaklıktır, korkaklıktır, korkaklıktır. AK Parti’nin içinde de bu tutuklamanın partiyi erittiğini, bu tutuklamanın milletin takdirini değil tepkisini topladığını, bu tutuklamanın Türkiye’ye hiçbir faydasının olmadığını, ekonomiyi de bozduğunu, Türkiye’yi de çok daha kötü günlere götüreceğini söyleyen aklı selim insanlar var. Ümit ederim onların sesi duyulur, ümit ederim onların aklı egemen olur. Yoksa bugün yapılanlar Türkiye’yi bir felakete götürmekle karşı karşıyadır. Bu yüzden bu meydan kıymetlidir. Bu yüzden 31 Mart seçimlerinde Erdoğan’ı uyarmış Yozgat’ın, 19 Mart darbesine direnmesi kıymetlidir. Bu darbeyi milletimiz böyle meydanlarda püskürtmüştür. Milletin vicdanı bu yapılanlara razı gelmemiştir, gelmeyecektir.”

“O DÜZENİN TEKERİNE ÇOMAK SOKACAĞIZ”

“Şimdi karşımızda başarısız darbe girişiminin geriye kalan, bıraktığı bir cunta vardır. Birlik ve beraberliğimizi hedef alan, huzurumuzu kaçırmaya çalışan bu anlayışa karşı hep birlikte en sert cevabı vermeliyiz. Ekonomimize kurşun sıkıp, milletin lokmasını göz dikiyorlar. Emekliyi, çiftçiyi, işçiyi, memuru zor durumda bırakıp gençlerimizin gelecek kaygısını daha da artırıyorlar. Ve bize de diyorlar ki ‘Biz bir düzen kurduk, düzen gidiyor. Bu düzenin tekerine çomak sokmayın.’ Sizin düzeninizde adaletsizlik varsa, sizin düzeninizde haksızlık varsa, sizin düzeninizde yolsuzluk varsa, sizin düzeninizde iktidardan gitmemek için her şeyi göze almak varsa o düzenin tekerine vallahi de billahi de çomak sokacağız, çomak sokacağız, çomak sokacağız. Ve buradan sesleniyorum bu ülkenin iş insanlarına, zenginlerine ve sermayedarlarına sesleniyorum. Asla ve asla şöyle düşünmeyin. ‘Cumhuriyet Halk Partisi gelecek. CHP işçinin dostudur, CHP emeklinin dostudur CHP zenginin, sermayenin düşmanıdır.’ İşçi dostu olduğumuz doğrudur, emekli dostu olduğumuz doğrudur. Garibandan, yoksuldan yana olduğumuz, çiftçiyi milletin efendisi gördüğümüz doğrudur. Ancak bu iktidar gibi hukuku ayaklar altına almayıp baş tacı edeceğimiz için, kuvvetler ayrılığı yeniden tesis edeceğimiz için, Atatürk’ün gösterdiği yolda Avrupa Birliği’ne doğru yürüyüp Türkiye’yi gerçek bir demokrasi ile buluşacağımız için bugün kaçan sermaye de gelecek, gelmeyen yatırımlar da gelecek. Türkiye’nin risk primi bugünkü gibi 300’lerde 400’lerde değil, olması gerektiği gibi 50’lerin altına inecek. Borç alırken de ortak bulurken de sıkıntı çekmeyeceksiniz. Ve CHP iktidarında sermaye daha çok kazanacak, üretim daha fazla olacak, şirketler daha çok kazanacak. Ama bugünden farkı adaletli bir vergi sistemiyle kazanılan para bölüşülecek, yoksulluk bitecek, işçinin de patronunun da aynı anda yüzü gülecek. Avrupa’da hukukun üstün olduğu dünya ülkelerinde yoksul işçi yoktur, açlık sınırının altında olmayı bırak, bugün açlık sınırı 25, asgari ücret 22. Aksine yoksulluk sınırının altında asgari ücret yoktur. Bugün yoksulluk sınırı 70 bin lira. O yüzden hem iş adamının kazanacağı, hem asgari ücretlinin yüzünün güleceği hem de emeklinin en az bir asgari ücret kadar emekli maaşı alacağı yarınlar iktidarımızdadır, o günler çok yakındadır.”

“İMAMOĞLU’NA YAPTIKLARININ KARŞILIĞI ALTI PUAN FAİZ ARTIŞI OLDU”

“Bu darbeciler zaten zorda olan ekonomimizin belini kırdılar. Merkez Bankası’ndan bir günde tam 30 milyara yakın rezerv satmak zorunda kaldılar. Bugüne kadar yakılan toplam rezerv 50 milyar dolardır. Ve borsaya 31,5 milyar dolar değer kaybettirdiler. Yabancı yatırımcı kaçtı, Türkiye’nin risk primi 371’e kadar yükseldi. Ve dün, evvelsi gün aslında işler normal gitse 2,5 baz puan düşmesi gereken faiz, bırakın düşürülmeyi, 3,5 puan artırılmak zorunda kaldı. Yani öyle bir iş oldu ki Ekrem İmamoğlu’na yaptıklarının karşılığı, altı puan faiz artışı oldu. Dünyada ekonomiler A’dan Z’ye sıralanıyor. En zengin ülkeleri, en müreffeh ülkeleri biliyoruz. İskandinav ülkelerini, Avrupa Birliği ülkelerini, Amerika’yı, Kanada’yı biliyoruz. A’dan Z’ye dizilince en sonda Zimbabve ile Venezuela var. Dünden itibaren dünyanın en yüksek faizi, hani Erdoğan faize karşı ya, hani faiz sonuç değil sebep ya, hani Nas var ya. Erdoğan’ın Türkiyesi Türkiye’yi yüzde 48, yüzde 46 faize getirdi. Ve alfabenin son üç harfi ve V-Y-Z. Maalesef en yüksek faizle Venezuela, Yozgat ve Zimbabve. Yozgat’ı, Zimbabve ile Venezuela’nın arasına sokanlara yazıklar olsun.”

“HER BİRİMİZİN CEBİNDEN 22’ŞER BİN LİRA ÇALDILAR”

“Son on yılın en yüksek işsizlik verisi geldi. Geniş tabanlı işsizlik büyüklerde yüzde 30, gençlerde yüzde 40. Merkez Bankası’ndan satılan 50 milyar dolar yani 1.9 trilyon lira, tam tamına Yozgat’ın, Yozgat belediyesinin 2025 bütçesinin 680 katı. Yozgatlılar bu belediyenin 365 gün size yaptığı bütün hizmetleri toplayın, bütün yaptığı işleri toplayın. 680 katını Ekrem Başkan’ı içeri attıkları için Hazine’den yaktılar. Yaktıkları paranın bir diğer karşılığı şu. Değil Yozgat, 81 vilayet elektrik yakıyoruz ya, bir gece değil, bir hafta değil, bir ay değil, bir yıl değil. Tüm Türkiye’nin yedi yılda yaktığı toplam elektriğin parasını, bir günde yaktı bunlar. Bir günde yaktılar. Bir yanlış kararla yaktılar. Emekliler size 14 bin 500 lira emekli maaşı veriyor ya, biz de ‘Bunu asgari ücrete çıkar’ diyoruz ya, ‘Asgari ücrete emekli maaşını çıkarmanın bedeli 100 milyar lira, biz bu parayı veremeyiz’ dediler. Ekrem Başkan’a yaptıkları işin yarattığı toplam tutar, emekliye verilecek olan paranın, verilen değil, asgari ücret verilse, verilecek olan paranın tam 19 katı. Yani emekliye 100 milyar bulmayan, Ekrem Başkan’ı içeri atmak ve bunu yarattığı hasarı telafi etmek için bu paranın 19 katını, 1.9 trilyon lirayı bulmuş. Son olarak bu paranın nasıl bir para olduğunu bulmak için, biz hepimiz 86 milyon kişiyiz ya. Bu parayı 86 milyona bölsen, çıksan teker teker dağıtsan, şu Ziraat Bankası’ndan, Halk Bankası’ndan, Vakıfbank’tan herkese dağıtsan kişi başına 22 bin lira para yapıyor. Her birinizin cebine 22 bin lira girebilirdi. Bir başka deyişle bu operasyonla her birimizin cebinden 22’şer bin lira aldılar, çaldılar. Yazıklar olsun bunlara.”

“EKREM BAŞKAN’IN NAMUSUNA KENDİ NAMUSUMUZ KADAR KEFİLİZ”

“1.9 trilyon ne demek? Bugün en büyük sıkıntı çiftçilerin değil mi? Tarımla uğraşanların değil mi? Türkiye’deki, meydandaki çiftçiler bir elini kaldırsın göreyim. Oy oy oy oy oy. Çiftçilerin, Türkiye’deki bütün çiftçilerin bankalara, bütün borcunu faiziyle birlikte yarın sabah kapatsan 1 trilyon lira. Ve bugün çiftçilere 1 trilyon lira versen, yakılan paranın yarısı bile değil. Yakılan paranın yarısı bile değil. Yani bütün çiftçilerin, bütün borçlarını bir trilyonla kapatıp kalan parayı bölüştürsen Her çiftçiye 412 bin lira para veriyorsun. Çiftçilerin tamamının borcunu bitirip, üstüne 400 bin lira kadar verebilecek kadar parayı, sırf rakibini elemek için, rakibini karalamak için, Ekrem İmamoğlu’ndan kurtulmak için harcadı, bu bugüne kadar olan, bundan sonrasından da Allah memleketi korusun. Bir kez daha sesleniyorum. Aklınızı başınıza alın. Ekrem Başkan’ı, arkadaşlarımızı bırakın, tutuksuz yargılama yapın, yargılamayı da TRT’den canlı yayınlayın. Bunu niye istiyorum? Bunu Ekrem Başkan niye istiyor? Şunun için, Yozgatlı abim, Yozgatlı annem şöyle düşün. Eşine iftira atmışlar, evladına iftira atmışlar, senin kendi namusuna iftira atmışlar. Ve etrafta bir laf dolanıyor. Sen sesini duyurabildiğine duyuruyorsun, o yalanı TRT’den anlatıyor. O yalanı Anadolu Ajansı’ndan servis ettiriyor. O iftirayı bütün yandaş kanallarına konuşturuyor. Bunun için, bunun için Ekrem Başkan da bütün belediye başkanlarımız da bütün tutuklu arkadaşlarımız da diyorlar ki ‘Yalan bunlar. İftira bunlar. Cevabı burada. Namusum burada. Namusumu temizlemek, iftirayı püskürtmek, kendimi aklamak istiyorum. Yalanı da televizyonda sorsunlar, cevabı da TRT’den alsınlar. Kendimize güveniyoruz.’ Ekrem Başkan’ın namusuna kendi namusumuz kadar kefiliz. Açık ve net. Her darbenin bir cuntası olur. Bu darbenin de bir cuntası var. Her cuntanın bir karargahı olur. Bu cuntanın karargahı, Beştepe’deki saraydır. Her cuntanın silahları vardır. Bunun silahı, yandaşlaştırdığı yargıdır. Her silahın bir mühimmatı vardır. Bu yargının silahı, mühimmatı ise yalandır, iftiradır. Namuslu hakimlere, namuslu savcılara bütün saygımızla birlikte bu iftiracılara, bu yalancılara teslim olmayacağız. Asla teslim olmayacağız.”

“DON SADECE HAVADA DEĞİL, ERDOĞAN’IN VİCDANI DA DONMUŞTUR”

“Burada Yozgat’ta çiftçilerimizle birlikteyiz. Çiftçiler çağırdı, Yozgat’a geldik. Yozgatlı çiftçi geçtiğimiz günlerde donda eriğini, kirazını, kayısısını, şeker pancarını kaybetti. Bu don felaketinde yurdun dört bir yanında cevizinden üzümüne, elmasından pancarına, fındığından çayına, zeytinine, narenciyesine kadar tüm ürünler zarar gördü. Çiftçiler bekledi; bir destek, bir iyi ses bekledi. Ama maalesef devletin şefkatli elini görmek yerine Erdoğan, ‘Birkaç bölgede, bazı meyvelerde sıkıntı görülüyor. Korku salmak için manipülasyon yapıyorlar’ dedi. Afet bölgesi ilanına, zararların karşılanması talebine asla ve asla ses çıkarmadılar. TARSİM’i hedef gösterdiler. Ancak beş tarladan biri TARSİMli, dördü değil. Maalesef Tayyip Erdoğan bunları duymuyor. Maalesef don sadece havada değil, Tayyip Erdoğan’ın vicdanı da donmuştur, kalbi de donmuştur. Biz çiftçimizi kaderine terk etmeyeceğiz. Hızla tespitlerin yapılmasını, TARSİM’li olanın TARSİM’den, olmayanın hazineden zararlarının karşılanmasını, çiftçilerimize devletin sahip çıkmasını savunuyoruz. Bundan sonrası için de aynı beklentiyi ifade ediyoruz.”

“İSTANBULLULAR KANALI DEĞİL, EKREM BAŞKAN’I TERCİH ETTİ”

“Ekrem Başkan’ın içeride olmasından istifade ile bir kez daha Katarlılara verdiği sözü tutmak için seçimden önce sorulduğunda ‘Kanal İstanbul gibi bir şeyimiz yok’ diyen, yani İstanbullunun kanal istemediğini bilip yalan söyleyenler, hızla Kanal İstanbul projesine giriştiler. İstanbul’un suç içtiği Sazlıdere’yi su kaynağı olmaktan çıkardılar, çevresini imara açtılar. Onlarca müteahhit firmayı davet edip, 24 bin konutun inşaatına telaşla başladılar. İstanbul’u kazanırken Ekrem Başkan ne demişti? ‘Ya kanal ya İstanbul.’ İstanbullular kanalı değil, İstanbul’un geleceğini, Ekrem Başkan’ı tercih etmişlerdi. ‘İstanbul’un muhafızı’ şu anda Silivri’de yatsa da İstanbul’u korumaya, İstanbul’a sahip çıkmaya devam ediyor. Buradan biz de Ekrem Başkanımızla birlikte diyoruz ki: İstanbul’un istemediği o kanalı yaptırmayacağız. İstanbul’a hançer vurdurtmayacağız.”

“NASIL BİR PAZARLIKLA KIBRIS’TAN, FİLİSTİN’DEN VAZGEÇİYORSUN?”

“Bir yandan Gazze’de büyük bir yıkım var. Biz Bülent Ecevit ile Yaser Arafat’ın dostluğundan, Deniz Gezmiş ile arkadaşlarının Filistin ile yaptığı dayanışmadan bugüne Filistin’in yanında, İsrail’in karşısındayız. Ömrü boyunca Filistin davasını istismar eden Erdoğan, şimdi Trump’ın karşısında sus pus olmuştur. O Trump Gazze’yi boşaltmayı, oraya oteller, kumarhaneler yapmayı, oraya yerleşmeyi, önündeki hidrokarbon, doğalgaz yataklarına denizdeki çökmeyi planlamaktadır. Erdoğan’a gözünün içine baka baka Filistinlileri diğer Arap ülkelerine yollamaktan, Türkiye’ye yollamaktan, oraya tehcir uygulamaktan, Gazze’ye çökmekten bahsetmektedir. Sözde Filistin’e sahip çıkacak Erdoğan sus pus durmaktadır. Buradan biz şunu söyleyelim. Yeniden Refah’ın çizgisini de Saadet Partisi’nin çizgisini de diğer muhalefet partilerinin çizgisini de tebrik ediyor, Erdoğan’ın çizgisini lanetliyorum. Bir diğer husus; bu iktidarın dış politikası çökmüştür. Maalesef etle tırnak gibi olduğumuz can Azerbaycanımız ve Türki Cumhuriyetlerimiz var. Ama bu iktidar oralarla da ilişkileri sağlıklı götürememiştir. 4 Nisan’da AB ülkeleri, Türki Cumhuriyetlerle Semerkant’ta bir araya gelmişler; Güney Kıbrıs’ı tanımışlar, Kuzey Kıbrıs’ın varlığını reddetmişlerdir. Kazakistan’ın, Kırgızistan'ın, Türkmenistan, Özbekistan’ın Güney Kıbrıs’ta büyükelçilik açması Türkiye Cumhuriyeti'nin dış politikasının iflasıdır. Açıkça söylüyorum, iktidarın hamasetle yürüttüğü dış politikası içinde bulunduğumuz dönemde iflas etmiştir. Soruyorum: İşleri bu noktaya nasıl getirdiniz? Siz bu Türk Devletleri Teşkilatı’nı kurdunuz da yıllardır Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ni tanıyacaklar diye beklediklerimiz nasıl oluyorlar da Güney Kıbrıs’ı tanıyorlar? Biz bu büyük felakete asla sessiz kalmayacağız. Erdoğan’a soruyorum: Nasıl bir pazarlıkla Ege’deki haklarımızdan vazgeçiyorsun, Kıbrıs’tan vazgeçiyorsun, Filistin’den vazgeçiyorsun? Trump ile ne yapıyorsun da bu ülkenin menfaatlerini haksızca satıyorsun? Yazıklar olsun.”

“KUL HAKKI YİYENLERİ DAHA FAZLA SIRTINIZDA TAŞIMAYIN”

AK Partililere ve MHP’lilere, vicdanlarına sesleniyorum. Örneğin bir futbol maçında rakibinizin haksız yere kırmızı kart görmesi sizi sevindirir mi, yoksa ‘İyi olmadı’ mı dersiniz? Hakemin sizin takımınızın formasıyla çıkıp, rakibin aleyhinde düdük çalmasına ‘İyi oldu’ mu dersiniz, yoksa eşit bir mücadele mi istersiniz? O yüzden şöyle düşünün: Bugün Erdoğan’ın görevlendirdiği hakem AK Parti’nin formasını giymiştir. Rakibine haksız kırmızı kart göstermiştir. Biz buradan bu haksızlığa sonuna kadar direneceğimizi ifade ediyoruz. AK Parti’nin, MHP’nin vicdanlı insanlarına da sesleniyoruz. Bu haksızlık yapanları, bu kul hakkı yiyenleri, bu iftira atanları daha fazla sırtınıza taşımayın. Atın onları sırtınızdan. Milletin kapısını millete kapatanlara, adalet kapısını millete kapatanlara, gelir kapısını millete kapatanlara artık milletin de kapıyı kapatması, onları dışarıda bırakması ve kendisini kim düşünüyorsa onlara sahip çıkması gerekmektedir. Biz Yozgat’ın çiftçisinin de işçisinin de emeklisinin de sonuna kadar arkasındayız. Onların da Yozgat’taki bütün sosyal demokratların yanı sıra, muhafazakar demokratların, milliyetçi demokratların, liberal demokratların, Kürt demokratların, Türkiye’nin geleceği için omuz omuza vermesi gerektiğini savunuyoruz. Yozgat beni duyuyor mu? Türkiye Yozgat’ı duysun. Ekrem Başkan’a sonuna kadar sahip çıkmaya var mıyız? Traktörlerin sesi dünyaya duyurmuştur hepimizin sesini. Bu meydanın sesi de emin olun hem Silivri’ye kadar gidiyor, Ekrem Başkan’ın gözleri doluyor. Arkadaşlarımızın gözleri doluyor. Hem de bu sesler Beştepe’ye kadar gidiyor, bu zulmün sonuç vermediğini herkes görüyor. Bundan sonra da demokrasiye sahip çıkmaya var mıyız? Ekrem Başkan’ı çıkarana kadar mücadeleye var mıyız? İmza kampanyasına imzaları hızlı atmaya devam ediyoruz. İlçe başkanlıklarımız, il başkanlıklarımız ve tüm kalabalık meydanlar, AVM’ler imza kampanyası için çalışan arkadaşlarımıza ulaşabilirsiniz. İl başkanlıklarımıza, ilçe başkanlıklarımıza gidebilirsiniz. Bütün üyelerimiz ilden, ilçeden boş imza kağıtlarıyla kendi apartmanlarını, kendi mahallelerini, fabrikadaysa işçi servislerinin imzalarını alıp doldurup teslim edecekler. Bu mücadeleyi sonuna kadar sürdürmeye hazır mıyız? Dünyanın en büyük imza kampanyasıyla Türkiye’deki seçmenlerin yarısından bir fazlasının imzasını alarak, o imzaları notere tespit ettirerek dünyaya ilan edecek Erdoğan’a güvensizlik oyu verecek ve şöyle sesleneceğiz. ‘Adayımı yanında, sandığı önümde istiyorum.’ Adayınızı yanınızda istiyor musunuz? Sandığı önünüzde istiyor musunuz? O zaman hep birlikte kampanyaya sarılmaya devam edeceğiz.”

“KİMSE ENDİŞE ETMESİN, TÜRKİYE TÜM RENKLERİYLE GÜÇLÜDÜR”

“Ve son sözüm biraz önce nasıl sermayeye, iş dünyasına, iş insanlarına dediysem. Sizi korkutuyorlar ki ‘CHP gelirse kötü olur.’ Aksine iyi olur. Siz kazanacaksınız. Adil bir vergi ile eşitçe bölüşeceğiz. Aynı şekilde Yozgat’taki, Yozgat üzerinden tüm Türkiye’deki geçmişte CHP’ye hiç oy vermeyen, muhafazakar seçmenlere, muhafazakar seçmenlerin ailelerine buradan Cumhuriyet Halk Partisi’nin Genel Başkanı olarak açıkça ifade ediyorum ki, sizi kaygılara sevk ederek, yaşam biçiminize müdahale ederler diye yalan atarak, iftira atarak, aslında açlıktan, yoksulluktan, düşük emekli maaşından, düşük asgari ücretten şikayetçi çocuğunun aldığı eğitimden şikayetçi milyonları zorla yanlarında tutmaya çalışıyorlar. Namusumuz ve şerefimiz üzerine ant içeriz ki Cumhuriyet Halk Partisi iktidarı demokrasiyi getirecek, özgürlükleri getirecek, kimsenin ne yaşam biçimine müdahale edecek ne de kimsenin geleceğinden endişeleneceği hiçbir kısıtlama olmayacak. Zaten bu iktidar bu yalanla, bu iftirayla, sizi yoksulluğa, işsizliğe mahkum etmeye ve katlanıp yine de bunlara oy vermenize uğraşıyor. Ama CHP iktidarında Avrupa Birliği’ne girilince, Avrupa Birliği’ndeki ülkelerin hangisinde açlık sınırının altında asgari ücretli var? Sen de olmayacaksın. Hangisinde açlık sınırının yarısına en düşük emekli maaşı var? Sen de olmayacaksın. Avrupa Birliği'ndeki zenginlikler de, özgürlükler de bizimle birlikte olacak. Kimsenin ne inancına ne yaşam biçimine kimse ilişmeyecek. Üniversitede arkadaşları başörtülü diye sınıfa sokulmadığında onlarla birlikte eylem yapan Özgür Özel var partinin başında. Kimsenin endişesi olmasın. Kimsenin. Türk’ü ile Kürt’ü ile Laz’ı ile Çerkes’i ile bu ülkenin tüm renkleri Türkiye’nin gücüdür. Atatürk bu renkleri, bu güzel mozaiği, çok güçlü bir harçla birbirine tutturmuştur. Biz birbirini seven, birbirine güvenen, birbirine inanan insanlar olarak Türkiye Cumhuriyeti’ni yüzyıl sonra bir kez daha ayağa kaldıracağız. Size söz veriyorum biz haklıyız, biz başaracağız, hep birlikte biz kazanacağız.”

“YOZGAT TARİHE GEÇMİŞTİR, TARİH YAZMIŞTIR”

“Buradan Silivri Zindanında yatan başta Ekrem Başkan ve tüm arkadaşlarımıza, tüm siyasi tutsaklara selam olsun. Haklarında hiçbir mahkeme kararı olmadan içlerinden atılanlara, mahkemeyi kazanıp da geri dönemeyen mazlumlara, KHK mağdurlarına selam olsun. Bundan sonra atanmayan öğretmenlerden, 1 milyon öğretmenden 15 binini atayana yazıklar olsun, gelecek güzel günler için tüm öğretmenlere, tüm gençlere selam olsun. Ve sözümüz olsun ki, beni buraya çağıran köylülere sözüm olsun ki, bu son cumhurbaşkanı gibi sıkışınca size ‘Al ananı da git’ diyenlerden değil, ilk cumhurbaşkanı gibi ‘Köylü milletin efendisidir’ diyenlerden biz. Hepinizi çok seviyorum. Bu çetin şartlara, bu rüzgâra, bu yağmura rağmen buradasınız. Bundan sonra Yozgat bizim uzak duracağımız değil, sık sık uğrayacağımız ve sahip çıkacağımız bir kenttir. Yozgat’ı seviyoruz, Türkiye’yi seviyoruz, ülkemizi seviyoruz. Biz birbirimizi seviyoruz, hep birlikte tüm kötülükleri yeniyoruz. Yolumuz açık olsun, yolunuz açık olsun. Bu meydana katkı sağlayanlara başta il örgütüme, ilçe örgütlerime yürekten teşekkür ediyorum. Tüm siyasi partilere, burada bizimle birlikte olan tüm sendikalara, tüm derneklere selam olsun. Yozgat’a selam olsun, Yozgat’ın bütün demokratlarına selam olsun. Yozgat tarihe geçmiştir, tarih yazmıştır, en büyük alkışlar Yozgat’a gelsin.”








Bu Bölümdeki Diğer Haberler

DANIŞMA KURULU TOPLANTISINA DAVET
Haber Tarihi: 08.01.2025
MUSTAFA KEMAL'İN ASKERLERİYİZ
Haber Tarihi: 17.11.2024