23 yıldır iktidardasınız. Bütün uzmanlar, ekonominin tüm yapısal sorunlarının artarak varlığını koruduğunu, fazladan sorunlar oluştuğunu dile getiriyor. Sürekli hata yapıyorsunuz. Sürekli Türk halkı, tasarruf sahibi kaybediyor. Kendi seçmeninizle oluşturduğunuz güven duygusu, ekonomide giderek yıpranıyor. Başaramadınız, ekonomiyi düzlüğe çıkaramadınız. Orta ve uzun vadede çözümlenebilecek hiçbir ekonomik sorunu çözemediniz. Gelinen noktada AKP’nin ekonomik dengeleri düzeltemeyeceği fikri, biraz da Trump’ın katkısıyla giderek yerleşmeye başlıyor. Bir tutam örnek verelim.
Küçük tasarruf sahiplerinin ekonomiye güveni Türk Lirası’nda kalmalarıyla gösteriliyor. İktidar hırsınız siyasi hatalara dönüşüyor, bu da ekonomiyi etkiliyor. Yurttaşın iktidara ekonomi konusunda güvenmediği tasarruf sahiplerinin seçimleriyle ortaya çıkıyor. İmamoğlu’nu tutuklayıncaya kadar iç siyasetten kaynaklanan bir risk yoktu, yarattınız. Küçük tasarruf sahibi artık parasını dövize çeviriyor ve çok daha az getiriye razı olarak bankaya yatırıyor. Para piyasası fonlarından kaçış güvensizliğe bir örnekti. Dün güvensizliği destekleyen diğer veriler gelmeye başladı.
TL’den kaçışın yeni yönleri de oluşmuş durumda. Dövize dayalı serbest döviz fonları ve menkul kıymet yatırım fonları da çokça ilgi görmeye başladı. Son genel seçimin ilk turundan sonra Mehmet Şimşek’in ekonominin başına geleceği ve “akıldışı” politikalarınızı düzelteceği söylemi, uygulanan acı reçete kamuoyunu bir şeylere ikna eder gibi olmuştu. Ancak Erdoğan’ı öven Trump’ın da katkısıyla bırakın Türkiye’yi, küresel ekonomi sallanıyor.
Ekonomide ulusal zorluklara, küresel zorluklar eklenirken başka bir alan daha var. Bazı AKP’li gazeteci-yazarlar, Türkiye-İsrail savaşının kaçınılmaz olduğunu söylüyor. AKP döneminin yanlış dış politikası nedeniyle karşımıza yeni bir düşman yaratılmaya çalışılıyor: İsrail.
Trump diyor ki “Erdoğan Suriye’yi aldı”. Eğer bu doğruysa İsrail’i koruma politikaları çerçevesinde Suriye’den İran varlıklarının boşaltılmasını sağlayıp sonra İsrail’le savaşa hevesleneceksin... Peki, hangi parayla, kimin parasıyla, kim için savaşacaksın?
Bunlar bir yana asıl riski gündemde tutmak lazım. Gerçek hedef, Türkiye ile İran’ın karşı karşıya getirilmek istenmesidir. “Suriye’yi aldı” pohpohlamaları da bunun içindir.
Türkiye dar gelmişti, bölgeyi yönetecektiniz, “Erdoğan dünya lideri” idi ya... Orta Asya Türk cumhuriyetleri Güney Kıbrıs’a büyükelçi atadı, Bahçeli’den bile bir ses çıkmadı.
Bu ahval ve şerait içinde, iktidarı isteyen muhalefete düşen görev, uykuda ve rüyada olanları uyandırmaktır.