CHP Lideri Kılıçdaroğlu: Koskoca Türkiye Cumhuriyeti Devleti Bu Çocuklara Bir Öğle Yemeği Veremiyor Mu?

Okunma Sayısı: 3097    |    Haber Tarihi: 15.09.2023

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu:

-"Bir ülkeyi geri bıraktırmak istiyorsanız yapacağınız tek şey var, eğitim sistemini bozmak. Bugün yaşadığımız tablo maalesef bu"

-"Evlatları okula giden ve AK Partiye ve MHP’ye oy veren annelere soruyorum: Çocuğunuzun boğazından tasarruf yapmak bir ülkenin büyümesi ve kalkınması için gerekli mi? Onun okulda yemeğini kesmek yani boğazından tasarruf yapıyorum deyip yemeğini kesmek ahlaki midir, değil midir?"

-"CHP’nin gerek Plan Bütçe Komisyonunda, gerek TBMM Genel Kurulunda; evlatlarımıza, çocuklarımıza bir öğünlük yiyecek verilsin diye verdiğimiz önergeyi AK Partinin ve MHP’nin milletvekilleri reddetti. Bütün annelere bunu şikayet ediyorum. Özellikle yoksul ailelerin annelerine şikayet ediyorum. Senin evladının okulda beslenmesi için, yemek yemesi için, akranlarıyla beraber spor yapması için, huzur içinde evine dönmesi için koskoca Türkiye Cumhuriyeti Devleti bu çocuklara bir öğle yemeği veremiyor mu?"

-"Dediler ki, ‘2023 – 2024’te deprem bölgesi hariç çocuklara yemek vermeyeceğiz.’ Niçin? ‘Tasarruf yapacağız.’ Ya tasarruf yapacaksan saraydan yap kardeşim! Adamların bir eli yağda bir eli balda. Tasarruf yapacaksan çeteler var, devleti kene gibi soyanlar, o kene gibi soyanlardan vergi alırsın yeteri kadar. Senin çocuğunun boğazına çöküp, çocukların boğazından tasarruf yapan bir iktidara oy vermek, devleti felakete sürüklemek demektir."

-"Birleşmiş Milletlerin 2023 Sürdürülebilir Kalkınma Raporu var. O raporda şöyle diyor; ‘Türkiye'de yetersiz beslenme nedeniyle 1 milyon 251 bin 285 çocuk bodurluk sorunu yaşıyor.’ Milli Eğitim Bakanı bunu biliyor mu acaba? Saray ve avenesi bunu biliyor mu acaba? Sarayda oturmak güzel, sarayda konuşmak da güzel, saraydan Türkiye'ye bakmakta güzel ama Türkiye'nin dokularına iniyor musunuz? Çocuklarını aç okula gönderen annelerin dramını bunlar görüyorlar mı acaba? Görmüyorlar."

-"Yaptığım bir konuşmada, şu anda var olan siyasal iktidarın ahlaki ve siyasi meşruiyetinin olmadığını söylemiştim. ‘Ben mülakatı kaldıracağım’ deyip seçim meydanlarında halka vaatte bulunanlar, seçimi kazandıktan sonra ‘ne mülakatı, mülakatı kaldırmayacağız, mülakat gibi mülakat yapacağız’ diyorlar şimdi. Bu ne anlama geliyor? Aynı zamanda şu anlama geliyor. Geçmişte yaptığımız mülakatlar da aslında mülakat değildi. İstediğimiz adama bir yere yerleştirmekti."

-"Davayı açan da, davayı açma talimatını veren de Kemal Kılıçdaroğlu'nu tanımıyorlar. Kemal Kılıçdaroğlu, haksızlığa boyun eğecek bir adam değildir. Kemal Kılıçdaroğlu, rüşvet alanların takipçisidir. Kemal Kılıçdaroğlu'nu toplumun tanımasının temel nedeni, yolsuzluk dosyaları konusunda verdiği mücadeledir. Onlar sanıyorlar ki, biz bir dava açarız, Kemal Kılıçdaroğlu korkar ve susar. Siz beni tanımıyorsunuz. Benim verilmeyecek hiçbir hesabım yoktur."

-"Ahlaki ve siyasi meşruiyeti olmayan bir siyasi partiyle hangi anayasa değişikliğine oturacaksınız? Erdoğan'ın kapasitesi nedir anayasa konusunda konuşuyor? Promptere bakmadan iki cümle kurabilir mi? Anayasa yapacakmış. Bugüne kadar kaç tane anayasa değişikliği yaptı, memleketi hangi hale getirdiğini gördü. Anayasalar uzlaşma belgeleridir. Anayasalar böyle sabah, öğle, akşam değiştirilecek belgeler değildir."

Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Ankara’da Eğitim-İş Sendikası Genel Başkanı Kadem Özbay’ı sendika genel merkezinde ziyaret etti. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'na, CHP Genel Başkan Yardımcıları Lale Karabıyık ve Hasan Efe Uyar ile CHP Ankara Milletvekili Deniz Demir eşlik etti.

CHP lideri Kılıçdaroğlu ve Genel Başkan Özbay, ziyaretin ardından düzenledikleri basın toplantısında şu açıklamalarda bulundular:

Kadem Özbay- Değerli basın mensupları, Sayın Genel Başkana ziyaretleri için teşekkür ediyoruz. Ülkenin birincil meselesi olması gereken eğitimi; hem partisinin, hem de şahsının birincil meselesi olarak gördüğü, eğitimin ve eğitimcilerin sorununu dinleyip birlikte çözüm üretme iradesini bizlerle paylaştığı için çok teşekkür ediyorum.

Tabi ki, eğitim bir ülkenin geleceği. Ancak maalesef ki, geleceğimizle ilgili çok umutsuz bir tablonun içerisinde olduğumuzu, eğitim emekçilerinin, öğrencilerimizin sorunlarını paylaştık. Neler yapabileceğimizi, neler yapmamız gerektiğini konuştuk. Dünyada Başöğretmen ünvanlı tek lider olan Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu ülkede, öğretmenlerin maaşlarıyla ev kiralarını ödeyemediği, eğitim çalışanlarının insanca yaşayacak koşuldan çok çok uzakta kaldığı, hem mesleki tükenmişliklerini, hem ekonomik tükenmişliklerini ifade ettik. Bugün başta büyükşehirler olmak üzere öğretmenlerimizin artık oralarda kalmak istemediğini gördük.

Ve en önemlisi geleceğimiz olan çocuklarımızın okullarda aç ve susuz olduklarını, bir öğün beslenme hakkının bile sağlanmadığını gördük. Seçimden önce okul öncesine yemek vereceğiz diyen siyasi iktidarın ve bunu seçim propagandası yapan siyasi iktidarın seçimden sonra bu sözünü unuttuğunu, ne okul öncesinde ne de devamında yemek verilmediğini, eğitimin tam da bir milli güvenlik meselesi olduğunu. Çünkü eğitimde çocuklarımızı aç ve susuz bırakan eğitimin başat aktörleri öğretmenleri ve eğitimcileri açılığa, sefalete mahkum eden, mesleki olarak tüketen bu anlayış aslında ülkenin geleceğini de ne kadar yoksul bıraktığını gösteriyor. Osmanlı’nın çöküşünde eğitimdeki farklı farklı ikili, üçlü eğitim modelinin çöküşe hazırladığını söylemiştik. Bugün Türkiye’de de eğitim adeta üçlü bir hal almış durumda. Birinde çağdaşlıktan, bilimsellikten uzaklaşmış bir eğitime mahkum edilen yoksul kalmış halkın çocukları. Diğerinde tamamen velilerin sırtına yüklenmiş bir eğitim yükü. Diğerinde de kendi çocuklarını kurtaran varlıklı aileler.

O nedenle eğitim öğretim birliğinde olduğu gibi bu birliği sağlamak gerektiğini ifade ettik ve eylemliliğimizi paylaştık Sayın Genel Başkanla. ‘Barınamıyoruz, geçinemiyoruz, yaşayamıyoruz’ sloganıyla Kasım ayı içerisinde bölge eylemleri yapacağımızı, her ayın 15’inde maaş bordrolarımızla kamuoyunda yaşadığımız durumu paylaşacağımızı ve 24 Kasım’da dünyada Başöğretmen ünvanlı tek lider olan Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu ülkede ‘Ata’mızı anıyoruz, göstermelik kutlamalarınızı reddediyoruz, hakkımızı arıyoruz’ sloganıyla 24 Kasım’da iş bırakacağız. 25 Kasım’da da büyük Ankara buluşmasını gerçekleştireceğiz.

Ben tekrar ülkenin birincil meselesi ve bir ülkenin kurtuluşunun reçetesi olan eğitimi birincil mesele yapıp bizleri ziyaret eden, dinleyen ve gündemine alan Sayın Genel Başkana çok teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum.

Kemal Kılıçdaroğlu- Değerli basın mensupları, aslında sizler için ne kadar önemli bilmiyorum onu ama benim açımdan bu ziyaret son derece önemli. Bir kurumunu, bir sendikayı ziyaret etmek ve onların yaşadıkları sorunları onların dillerinden dinlemek, onların çözüm önerilerini dinlemek keşke her siyasetçinin kararlı bir şekilde geldiği, sorunları dinlediği ve çözüm ürettiği bir sürece dönüşsün siyaset kurumu. Fakat maalesef yaşadığımız süreçte eğitimin göz ardı edildiğini hepimiz biliyoruz ve görüyoruz. 

Başkan konuşmasında eğitimin bir milli güvenlik sorununa dönüştüğünü ifade etti. Zaten bakanlığın isminde Milli Eğitim Bakanlığı yazıyor. Eğitimin milli olması gerektiğini ifade ediyor. Eğer eğitim milli olmaktan çıkarsa, yani Türkiye’nin çağdaş uygarlığı yakalamak için hedeflediği bir eğitim olmazsa Türkiye doğal olarak çağdaşlarından kopacaktır ve geriye düşecektir. Osmanlı’nın içinde bulunduğu tablo da maalesef buydu. Dolayısıyla bu gerçeği hepimizin bir şekliyle görmesi lazım.

Evlatlarımızın yani okula giden çocuklarımızın beslenmeleri gerekiyor. İyi bir eğitim almaları gerekiyor. Sorgulayıcı bir eğitim almaları yani hayata hazırlanırken soru sormak yeteneklerini güçlendiren bir eğitim, aslında çağdaş eğitimdir. Laik bir eğitim, aslında çağdaş bir eğitimdir. Aksi halde eğitim sistemi çökerse bir ülke gelecek açısından ciddi zaaflara uğrayabilir. Bir ülkeyi geri bıraktırmak istiyorsanız yapacağınız tek şey var, eğitim sistemini bozmak. Bugün yaşadığımız tablo maalesef bu değerli arkadaşlar.

Okula giden evlatlarımız var. Şimdi 2023 – 2024 eğitim öğretim yılında geçici süreyle -ifade öyle- geçici süreyle çocuklara ücretsiz okul yemeği projesini rafa kaldırıyorlar.

Birinci soru şu, bu soruyu ben evlatları okula giden ve AK Partiye ve MHP’ye oy veren annelere soruyorum: Çocuğunuzun boğazından tasarruf yapmak bir ülkenin büyümesi ve kalkınması için gerekli mi? Onun okulda yemeğini kesmek yani boğazından tasarruf yapıyorum deyip yemeğini kesmek ahlaki midir, değil midir? Sizin çocuklarınız okula gidiyor, güven içinde gönderiyorsunuz, bu çocukların beslenme hakkı var ve beslenme hakkının kaynağı da 85 milyon insanın ödediği vergiler. Benim ödediğim vergi, yeni doğan çocuğun ödediği vergiyle bizim evlatlarımızın karnı doyarsa buna Türkiye Cumhuriyeti Devletinde 85 milyonda kim karşı çıkar, kim! Bana bir Allah’ın kulu çıksın desin ki, ben vergi ödüyorum benim çocuklarım okulda beslenecekse helal olsun ben bu vergimi huzur içinde ödeyeceğim. Ama bizim yani CHP’nin gerek Plan Bütçe Komisyonunda, gerek TBMM Genel Kurulunda; evlatlarımıza, çocuklarımıza bir öğünlük yiyecek verilsin diye verdiğimiz önergeyi AK Partinin ve MHP’nin milletvekilleri reddetti. Bütün annelere bunu şikayet ediyorum. Özellikle yoksul ailelerin annelerine şikayet ediyorum. Senin evladının okulda beslenmesi için, yemek yemesi için, akranlarıyla beraber spor yapması için, huzur içinde evine dönmesi için koskoca Türkiye Cumhuriyeti Devleti bu çocuklara bir öğle yemeği veremiyor mu? Ve tasarruf yapılacak yaygınlaştırılacaktı bu uygulama… Dediler ki, ‘2023 – 2024’te deprem bölgesi hariç çocuklara yemek vermeyeceğiz.’ Niçin? ‘Tasarruf yapacağız.’ Ya tasarruf yapacaksan saraydan yap kardeşim! Adamların bir eli yağda bir eli balda. Tasarruf yapacaksan çeteler var, devleti kene gibi soyanlar, o kene gibi soyanlardan vergi alırsın yeteri kadar. Senin çocuğunun boğazına çöküp, çocukların boğazından tasarruf yapan bir iktidara oy vermek, devleti felakete sürüklemek demektir. Çünkü eğitim bu kadar önemlidir.

Değerli arkadaşlarım, beslenmenin çocuklar için ne kadar önemli olduğunu izin verirseniz ben söylüyorum ama ben hekim değilim, eğitimci değilim. Ama bir hekimin diliyle dillendirelim. Yani Fahrettin Koca’nın, yani Sağlık Bakanı… Ne diyor bu konuda? ‘Okul çağı, çocukların zihinsel ve fiziksel aktivitelerinin yüksek olduğu bir dönemdir. Dengeli ve yeterli beslenmeleri önem arz eder. Çocuklarımızın üç ana ve en az iki ara öğün olacak şekilde beslenmeleri uzmanlarca önerilmektedir’. Biz üç ana, iki aradan vazgeçtik; bir öğle yemeği vereceksiniz, bir öğün yemek vereceksiniz. Daha acı olanı ise, Milli Eğitim Bakanlığı daha önce ‘Okul sütü akıl küpü’ diye bir proje başlatmıştı. Yani çocuklara okullarda süt verilecekti. Bunu da kaldırdılar.

Bütün annelere söylüyorum, bütün annelere, vergi ödeyen 85 milyona sesleniyorum. Çocuğunuz ister okula gitsin veya gitmesin ama bu ülkenin evlatlarına bir sütü bile fazla gören, bir öğle yemeğini bile fazla gören bir zihniyete oy vermek Türkiye'nin geleceğini karartmak demektir. Bu evlatlar bizim evlatlarımız.

Değerli arkadaşlarım, yine TÜİK yani Türkiye İstatistik Kurumu… ‘7 milyon 600 bin çocuğumuz dengeli beslenmiyor.’ 7 milyon 600 bin çocuğumuz. Toplam çocuk sayımız 22 milyon 738 bin 300. Bunun yüzde 33,7'si yani 7 milyon 662 bin 807 evladınız maddi yoksulluk çektiği için yeteri kadar beslenemiyor. Türkiye’yi bu ayıptan, bu utançtan kurtaracak olan, sorunu çözecek olan siyasal iktidar. Ama bunu yapmıyor. Yapmıyor bunu.

Değerli arkadaşlarım, Birleşmiş Milletlerin 2023 Sürdürülebilir Kalkınma Raporu var. O raporda şöyle diyor; ‘Türkiye'de yetersiz beslenme nedeniyle 1 milyon 251 bin 285 çocuk bodurluk sorunu yaşıyor.’ Milli Eğitim Bakanı bunu biliyor mu acaba? Saray ve avenesi bunu biliyor mu acaba? Sarayda oturmak güzel, sarayda konuşmak da güzel, saraydan Türkiye'ye bakmak da güzel ama Türkiye'nin dokularına iniyor musunuz? Çocuklarını aç okula gönderen annelerin dramını bunlar görüyorlar mı acaba? Görmüyorlar.

Değerli arkadaşlarım, açık ve net üç temel soruna değineyim. Bir; özellikle son 20 yılda Milli Eğitim Bakanlığı milli olma vasfını büyük ölçüde yitirmiştir. Milli Eğitim Bakanlığı milli olma vasfını büyük ölçüde yitirmiştir birinci konumuz bu. İkinci konumuz; Milli Eğitim Bakanlığı eğitim sistemini çağdaşlıktan ve bilimsellikten çıkararak, çağdaşlıktan ve bilimsellikten çıkararak ideolojik bir çatışma alanına döndürmüştür. Üçüncüsü; Türk eğitim sisteminin son 20 yılda yaşadığı en temel sorun liyakatsizliğin kurumsallaştırılmasıdır. Bu üç temel sorunu bünyesinde taşıyan bir Milli Eğitim Bakanlığı ülkenin sorunlarını çözecek evlatlar yetiştiremez. Tam tersine Milli Eğitim Bakanlığı şu anda Türkiye'deki en temel sorunların kaynağı konumundadır. Ayrıca 21. yüzyılın Türkiye'sinde, 3 milyonu aşkın evladımız internete erişemiyor. 57 bin 340 acil derslik yapılması lazım. Deprem öncesi rakam bu. Şimdi bu rakam daha da büyüdü. Acil dersliğin yapılması lazım.

Başka bir ayıp. Kadrolu öğretmen, sözleşmeli öğretmen, ücretli öğretmen. Öğretmen öğretmendir ya. Öğretmenin kadrolusu gayet doğaldır; peki ücretli öğretmen ne oluyor, sözleşmeli öğretmen ne oluyor?

Ayrıca, Cumhuriyetin 100. yılında ben bütün seçim meydanlarında söz vermiştim, ‘100 bin öğretmen ataması yapacağız’ diye. Aslında 100 binden fazla öğretmen açığımız var işin gerçeğini düşünürseniz. Ama bu gerçekleşmedi. 100 bin öğretmenin Cumhuriyetin 100. yılında 29 Ekim'de atanması lazım. Bu çağrıyı da bütün anneler adına, bütün öğretmenler adına, 85 milyon adına yapıyorum.

Değerli arkadaşlarım; hijyen koşulları çok kötü, bunun düzelmesi lazım, 60 bin kişilik yardımcı hizmet kadrosunun atanması lazım öğretmenlere. Bir garabetten daha söz ederek sözlerimi bitireyim. Eğitim Hizmetleri ödeneği veriliyor öğretmenlere her yıl. 2022'de verilen eğitim hizmetleri ödeneği 1314 liraydı. 2023'te bir yıl sonra verilen eğitim ödeneği ise 1314 liradan 1389 liraya çıkarılmış vaziyette. Yani 75 liralık zam yapılmış. Ya bunlarda vicdan var mı ya gerçekten, ahlak var mı bunlarda ya, nedir bu Allah aşkına! Üstelik bu vergiye tabii. Söylediğim, damga vergisi kesildikten sonraki rakamlar.

Evet, söyleyeceklerim bu kadar değerli arkadaşlar.

Soru- Eğitimle ilgili bir sorumuz olabilir mi? Milli Eğitim Bakanı katıldığı bir televizyon programında ‘mülakat gibi mülakat yapacağız’ dedi. Bundan önceki Milli Eğitim Bakanı da ‘mülakatı kaldıracağız’ demişti seçim öncesinde, hemen öncesinde, bir vaat gibi. Nasıl değerlendiriyorsunuz ‘mülakat gibi mülakat’ sözlerini?

Kemal Kılıçdaroğlu- Değerli basın mensupları, daha önce yaptığım bir konuşmada, şu anda var olan siyasal iktidarın ahlaki ve siyasi meşruiyetininolmadığını söylemiştim. Ahlaki ve siyasi meşruiyeti olmayan bir iktidarın ülkenin sorunlarını çözemeyeceğini de hepimiz biliyoruz. Neden ahlaki ve siyasi meşruiyeti yoktur? ‘Ben mülakatı kaldıracağım’ deyip seçim meydanlarında halka vaatte bulunanlar, seçimi kazandıktan sonra ‘ne mülakatı, mülakatı kaldırmayacağız, mülakat gibi mülakat yapacağız’ diyorlar şimdi. Bu ne anlama geliyor? Aynı zamanda şu anlama geliyor. Geçmişte yaptığımız mülakatlar da aslında mülakat değildi. İstediğimiz adama bir yere yerleştirmekti. Yani bu da yerleştirmek için. Yani bu da bir anlamda bir başka itiraf. Dolayısıyla ahlaki ve siyasi meşruiyeti olmayan bir siyasi iktidarın, seçim meydanlarında yaptığı vaatlere kimsenin kanmaması lazım. Bu tabloda gayet açık bunu gösteriyor.

Soru- Efendim hakkınızda bir dava açıldı. Kamu görevlisine hakaretten 2 yıl 4 aya kadar hapsiniz isteniyor. Aynı zamanda siyasi yasak da isteniyor. Bununla ilgili bir değerlendirme yapar mısınız?

Kemal Kılıçdaroğlu- Dava açılabilir tabii, sarayın talimatıyla açılabilir. Şunu söyleyeyim, davayı açan da, davayı açma talimatını veren de Kemal Kılıçdaroğlu'nutanımıyorlar. Kemal Kılıçdaroğlu, haksızlığa boyun eğecek bir adam değildir. Kemal Kılıçdaroğlu, rüşvet alanların takipçisidir. Kemal Kılıçdaroğlu'nu toplumun tanımasının temel nedeni, yolsuzluk dosyaları konusunda verdiği mücadeledir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi, Gazi Meclis değildir. Bugünkü Türkiye Büyük Millet Meclisi, Gazi Meclis değildir. Bugünkü Türkiye Büyük Millet Meclisi, AK Partinin ve MHP’nin oylarıyla yolsuzluk dosyalarını kapatan bir meclistir. Bir daha ifade edeyim, yolsuzluk dosyalarını kapatan bir meclistir. Bugünkü Türkiye Büyük Millet Meclisi, yine AK Partili ve MHP'li milletvekillerinin oylarıyla ‘Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunda yolsuzluk yapanlar hakkında soruşturma ve kovuşturma yapılamaz’ diye kanun çıkaran bir meclistir.

Beni tanımıyorlar. Onlar sanıyorlar ki, biz bir dava açarız, Kemal Kılıçdaroğlu korkar ve susar. Siz beni tanımıyorsunuz. Benim verilmeyecek hiçbir hesabım yoktur. Ama onların verilecek çok hesabı olduğu için susturmaya çalışıyorlar. Cesaretleri varsa, yürekleri varsa olayı getirirler Türkiye Büyük Millet Meclisine, yeniden tartışırız; 17-25'in ne olduğunu, devletin nasıl soyulduğunu, birilerinin nasıl paraları götürdüğünü. Ya bu adamlarda ahlak ve erdem yok ya! Kalktı Trump, ‘senin mal varlığını araştırırım’ dedi. Tık yok ya! Benim verilmeyecek hesabım yok diye bir cümle kuramadı.

O nedenle beni tanımıyorlar. Ama buradan 85 milyon vatandaşıma sesleniyorum. Hiç ama hiç çekinmeyiniz ve korkmayınız; yolsuzlukların üzerine, tüy bitmemiş yetimin hakkını yiyenlerin üzerine kararlılıkla gidecek bir kardeşiniz var, adı Kemal Kılıçdaroğlu. Kararlılıklagideceğim…

Soru- Efendim dünkü İYİ Parti Genel İdare Kurulundan, İstanbul ve Ankara dahil 81 ilde aday çıkarılması yönünde bir karar alındı. Bu kararı nasıl değerlendiriyorsunuz?

Kemal Kılıçdaroğlu- Bir siyasi partinin aldığı kararı, biz saygıyla karşılayacağız arkadaşlar. Bir siyasi parti diyor ki, biz bağımsız olarak seçimlere gireceğiz. Saygıyla karşılayacağız biz de.

Soru- Efendim, ittifak seçeneğinin masadan kalktığı şeklindeki yoruma katılır mısınız?

Kemal Kılıçdaroğlu- Arkadaşlar, seçimden sonra kurduğumuz ittifak zaten bitti. Bunu daha önce de söyledik. İttifak ne dönemlerde olur? Seçim dönemlerinde olur ittifak. Daha önce ittifakın daha uzun süreli olmasının temel nedeni neydi? İktidara geldiğimizde neler yapacağımız konusunda ortak mutabakat metnini hazırlamaktı. Onu yaptık biz. Yani iktidara geldiğimizde ne yapacağız? Ekonomide ne yapacağız, sağlıkta ne yapacağız, eğitimde ne yapacağız, dış politikada ne yapacağız? İktidar olduktan sonra bunları tartışmak yerine, iktidar olmadan önce bütün bu tartışmaları yapmak ve iktidar olduktan sonra da süratli bir şekilde Türkiye'yi düzlüğe çıkarmak. O nedenle o ittifak süreci biraz uzun sürdü.

Soru- Sayın Genel Başkan, Özgür Özel’in yarın adaylığını açıklayacağı iddia ediliyor. Yorumunuz nedir bu konuda?

Kemal Kılıçdaroğlu- Gayet güzelarkadaşlar. Burası Cumhuriyet Halk Partisi. Burası diyorum özür dilerim Sayın Başkan. Burası derken yani Cumhuriyet Halk Partisini kastediyorum. Cumhuriyet Halk Partisi diğer partiler gibi değildir arkadaşlar. Cumhuriyet Halk Partisinde, her üyenin Genel Başkan olma hakkı vardır. Bütün kurultaylarımızda, benden önceki kurultaylarda dahil, çok sayıda Genel Başkan adayı çıkmıştır. Demokratik yollarla adaylıklarını ilan ederler, adaylıklarını ilan etmeleri için biz Genel Merkezimizde onlara gerekli yerleri tahsis ederiz, her türlü ikramı sağlarız. Bunlar çıkarlar adaylıklarını ilan ederler. Yarın Özgür Bey adaylığını ilan edecek. Daha sonra bir başka arkadaşımız İstanbul'dan, o da bir mektup yazmış ben de Genel Merkezde adaylığımı ilan edebilir miyim diye. Tabii hemen yanıt verdik, elbette Genel Merkezde adaylarınızı ilan edebilirsiniz diye. Cumhuriyet Halk Partisi demek demokrasi demektir. Cumhuriyet Halk Partisi demek hak, hukuk, adalet demektir. Cumhuriyet Halk Partisi demek geleceği inşa etmek demektir. Cumhuriyet Halk Partisi kavgaların partisi değil ki. ‘Hayır sen olamazsın, ben olurum, o zaman ben senin ayağını kaydırayım...’ Böyle bir düşüncemiz asla yok. Herkes özgürce Genel Başkanı adayı olur, ondan sonra özgürce yarışır. Sonuçta delegelerimiz ya da partililerimiz karar verecekler. Biz ona saygı gösteririz.

Soru- Ankara ve İstanbul’da bir ittifak olma ihtimali var mı?

Kemal Kılıçdaroğlu- Arkadaşlar, o daha sonraki bir aşama.

Soru- Efendim bir de anayasayla ilgili Sayın Cumhurbaşkanının bir açıklaması oldu, ‘yeni anayasa hazırlığımız son hız devam ediyor’ dedi.

Kemal Kılıçdaroğlu- Ahlaki ve siyasi meşruiyeti olmayan bir siyasi partiyle hangi anayasa değişikliğine oturacaksınız? Önce şunu söyleyecekler. Seçim meydanlarında söylediğimiz yalanlar için Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarından özür diliyoruz. Mülakat birincisi. Biz özür diliyoruz, bunları söyledik ama… Montaj videoları yaptık, bunun için de özür diliyoruz. Haksızlık yaptık, ahlaksızlık yaptık, erdemsizlik yaptık; özür diliyoruz. Bu özürlerimizi kabul ederseniz buyurun gelin oturalım, güzel bir anayasa yapalım.

Soru- Peki efendim ’milletin çeşitliliği’ vurgusunu nasıl değerlendiriyorsunuz? Biraz tartışıldı çünkü. Türk milleti demedi Sayın Erdoğan, ‘milletin çeşitliliği’ vurgusu yaptı. Bir de efendim danışmanlarından biri de anayasanın metne dair ‘bir başlangıç hükmü olmamalı’ demiş.

Kemal Kılıçdaroğlu- Allah aşkına, Erdoğan'ın kapasitesi nedir anayasa konusunda, konuşuyor? Nedir kapasitesi? Promptere bakmadan iki cümle kurabilir mi? Anayasa yapacakmış. Bugüne kadar kaç tane anayasa değişikliği yaptı, memleketi hangi hale getirdiğini gördü. Anayasalar uzlaşma belgeleridir. Anayasalar böyle sabah, öğle, akşam değiştirilecek belgeler değildir. Önce Anayasa nedir, önce bunu bir öğrenmesi lazım. Anayasa nedir, önce bunu öğrenmesi lazım. Kaç tane anayasa hukukçusuyla yan yana gelip de onları dinledi? Türkiye'nin saygın anayasa hukukçuları var, kaçını dinledi? Birisi getirip bir kağıt veriyor, koyuyor önüne, ya da promptere bir metin yazıyor, bunu oku diyor, onlar da bunu okuyorlar. Yok efendim, Türkiye Cumhuriyeti Devleti akılla yönetilir, prompterle yönetilmez. Akılla yönetilir, erdemle yönetilir, bilgiyle yönetilir, ahlakla yönetilir. Devlet böyle yönetilir. Devletin dini adalettir. Adalet var mı bu ülkede? En son yakalanan bir mafya lideri vardı galiba değil mi? Ne diyor? ‘Yurt dışındaki kara paramı kanun çıktı getirdim’ diyor. Aylardır söylüyorum mafyanın, uyuşturucu baronlarının yurtdışındaki kara paralarını Türkiye'ye getirdiniz, şimdi uyuşturucu baronları da Türkiye'ye geliyor. Ne oluyor peki? Hakkında soruşturma, kovuşturma açılamaz diye kanun maddesi var. Bakın kara para, uyuşturucu parası dolayısıyla soruşturma açılamayacak. Çünkü kanun öyle.

Soru- Peki nasıl değerlendiriyorsunuz bu operasyonu efendim? Bahsettiğiniz kişinin?

Kemal Kılıçdaroğlu- Uyuşturucu baronlarıyla bunlar mücadele edemezler, çünkü saray engel olur.

Teşekkür ederim arkadaşlar.



Bu Kategorideki Diğer Haberler

Cumhuriyet Halk Partisi 100 Yaşında
Haber Tarihi: 09.09.2023
CHP Parti Meclisi Açıklaması
Haber Tarihi: 06.06.2023