Utanma duygusu olmayanın adına utanmak!

Okunma Sayısı: 9865    |    Yazı Tarihi: 15.11.2019


Hilal Kaplan adını duymuşsunuzdur. Kendisi “Pelikan Gelini” diye de anılıyor ama bu çok cinsiyetçi bir isimlendirme, ben kullanmayı tercih etmiyorum.

Kaplan, Sabah gazetesinde çalışıyor. Kendisine bir köşe vermişler, Cumhurbaşkanı’nın maiyetinde uçaklarda da yer alabiliyor.

“Gazeteci” diyemiyorum zaten öyle bir derdinin oluğunu da zannetmiyorum.

Müteahhit havuzları ve kamu bankalarının kredileriyle beslenen medyanın, varlığını AKP’ye armağan etmiş bir çalışanı.

Cumhurbaşkanı’nın uçak mürettebatı içinde de yer alıyor ama kabin görevlisi değil. Maiyette yazarlık yapıyor.

Trump ile Erdoğan’ın Washington’daki basın toplantısında kendisinden soru alınan “dost gazetecilerden”!

Zaten öyle bir soru da sordu ki Trump bile “Sen gerçekten gazeteci misin” anlamına gelecek bir söz söylemek gereğini bile duydu. Düşünün, Trump bile!

Doğrusunu isterseniz bu anın haber filmini izlerken sanki bu muameleyi gören kendimmişim gibi utandım, içimden elimdeki fincanı televizyona fırlatmak bile geçti.

Sonra düşündüm, “niye ben utanıyorum” diye!

Aslına bakarsanız “layığını bulmuş” deyip geçmeliydim ama bu “Beyaz Türk karakteri” yok mu, insan ister istemez hiç tanımadığı, hiç ortak noktası olmayan birisinin yerine bile utanabiliyor.

Yıllar boyunca liberaller bir yandan, siyasal İslamcılar diğer yandan Beyaz Türkleri aşağılama yarışına girdiler.

“Beyaz Türkler”, “endişeli modernler” diye yıllarca aşağılandık ama bugün görüyoruz ki o endişeler hiç de yersiz değilmiş.

Türkiye İslami tonu giderek koyulaşan bir otoriter rejime doğru dolu dizgin gidiyor, yargının bağımsızlığının filan üzerine çoktan soğuk su içtik, çocuklarımızı gönderecek okul bile bulamaz olduk, hepsini imam hatibe çevirdiler.

Neyse lafı uzatmayacağım: Beyaz Türk karakterinin, önemli özelliklerinden biri de “başkaları adına da utanma duygusuna sahip olması”dır.

Öyle bir şey ki en çok eleştirdiğimiz kişinin Trump gibi bir karakterin karşısında ezilip – büzülmesi bile bizi rahatsız eder.

Sanki Trump çok üstün bir şahsiyetmiş gibi “kendisine mektubu takdim ettim” denmesi, diyenden çok bizim gururumuzu yaralar.

O lafı diyen de, bu lafı yiyip oturan da pişkin pişkin tebessüm eder, ama bizi ekran karşısında utançtan ter basar.

Daha sonra bir gün bu konu üzerine de sohbet edelim diyorum.

*********

Binali Bey, sıhhat ve afiyette misiniz?

AKP Milletvekili Binali Yıldırım’a bir kaç soru sordum, yanıt gelmedi.

Geçen hafta boyunca da hiç ortalarda yoktu.

Doğrusunu isterseniz endişelendiğimi söylemeliyim, umarım sıhhat ve afiyettedirler.

Sorduğum sorulara yanıt alamayınca, zırt pırt hatırlatmak gibi kötü bir huyum var.

Biz dinozor gazeteciler buna “fikri takip” diyoruz ama öğrendim ki Binali Bey’in avukatları soruları tekrar tekrar sormamdan da huzursuz oluyormuş.

Bunu niye bu kadar kişiselleştiriyorlar, anlayamıyorum.

Bu bir kişisel kin, öç alma, nefret etme durumu değil.

Hayatları boyunca kamu kesiminde çalışmış bir ebeveynin çocuklarının, nasıl olup da babalarının siyasette yükselmesine paralel olarak yüz milyonlarca dolarlık bir servete sahip olabildiklerini merak ediyorum sadece.

Ve bunu sormak da AİHM, AYM, Yargıtay kararlarına göre benim hakkım.

Hem ne kötülük var ki?

Şu işin sırrını herkes öğrense de başka ailelerin çocukları da dolar milyoneri olsalar fena mı olur?

Haydi Binali Bey, sağlık haberleriniz ile birlikte soruların yanıtını da bekliyorum.


MEHMET Y. YILMAZ İsimli Yazarın Diğer Yazıları