Para nerede?

Okunma Sayısı: 1875    |    Yazı Tarihi: 09.06.2023


Maliye ve Hazine Bakanı Şimşek’in açıklamasında dikkat çeken bir sözcük var: Rasyonel. Türkçe karşılığı akılcı, akla dayanan... “Türk ekonomisinin rasyonel temele dayanmaktan başka seçeneğinin kalmadığını” söyledi Şimşek. Tersten bakarsak önceki yönetimin ekonomiye “akıldışı” yöntemlerle yaklaştığı anlamı çıkabilir.

Yeni kabine oluşturuldu, “rasyonel” bakış açıklaması yapıldı. 7 Haziran günü, ABD Doları ve AB Avro’su yüzde 7’nin üzerinde gram altın ise yüzde 6’nın üzerinde değer kazandı. Türk parası bu oranda değer yitirdi. Aklın gereğinin seçimden önce yerine getirilmesi durumunda AKP’nin iktidarda kalıp kalmayacağı kritik noktaya geldiği için farklı tutum takınıldı. Aklın gereği yapılmadı.

Daha önce de ekonomi ile ilgili bakanlık görevlerinde bulunmuş olan Şimşek’in göreve getirilmesinin en önemli nedeni, Türkiye’ye borç verenlere güvence vermek. Burada Türk devletinin yerine borç verecek çevrelerin güvenini kazanmış bir kişinin dikkate alınması çok hüzünlü. Şimdi ekonomi bürokrasisinin yeniden oluşturulması ve bir program hazırlanması gerekiyor. Bu yılın bu çalışmalarla geçmesi bekleniyor. Bu durumda döviz ve altının nasıl bir seyir izleyeceğini kimse tahmin edemiyor. Çünkü Merkez Bankası’nın nakit döviz rezervleri “sıfırlanmış” durumda. Yani banka, görevi olan “Türk parasının değerini koruma” işini hiçbir şekilde yerine getiremeyecek duruma itildi. Bunu da AKP siyaseti yaptı.

Türkiye’ye çıkış kapısı olarak gösterilen yöntem ise ekonominin dışa tam bağımlılığının dışında bir şey değil. İşleyişi şöyle özetleyebiliriz:

Türkiye yabancı kaynağa muhtaç. Bu kaynağı Türkiye’ye getirecek olan kişi ve fonlar çok doğal olarak para kazanmak, para kazandıktan sonra bir kayba uğramadan yeniden dışarı çıkmak istiyorlar. Türkiye’nin, ihracatındaki ara malları dışarıdan almak için dövize ihtiyacı var. Bu döviz gelmezse ihracat sıkıntıya giriyor. Öyle ki simitlerde yediğimiz susam bile dışarıdan dövizle alınıyor.

Yabancı paraya muhtaçlık sarmalı yalnızca AKP dönemini değil, ondan önceki dönemleri de kapsıyor. Ülke olarak kazandığımızdan çok harcama yapıyoruz. Plan yok, ekonomik riskleri değerlendirip, sürekli yabancı kaynağa bağımlılığı azaltacak, makul bir düzeye indirecek sistem bir türlü kurulmuyor. Bunu Türkiye’ye para sağlayan kaynaklar da istemiyor çünkü para kazanma muslukları kesilsin istemiyor.

İçeride de bu bilinçle sorunlara yaklaşan bir yönetim olmadığı için bu kısır döngü Türkiye’nin kaderi olmuş durumda.

Türkiye bir süredir dış kaynağını Batı’dan Körfez’e kaydırmış durumda. Yeni dönemde Şimşek’e görev verilmesiyle borçlanma kaynağının yeniden Atlantik’in doğu ve batısına kaydırılması isteniyor. Ancak buralardan gelen ilk izlenimler, Şimşek’in bir “vitrin süsü” olarak kullanılma kaygısının da oluştuğunu gösteriyor. Bir adım ötesi ise IMF.

Ülkenin ekonomik ihtiyaçlarının karşılanmasının zorluğu bu düzeydeyken Türkiye, Libya’dan Katar’a, İdlib’den Irak’ın kuzeyine çeşitli askeri operasyonlar içinde.

Yurtiçinde emekliye, asgari ücretliye, memurlara seçim öncesinde ciddi vaatler verildi. Seçim sonrasında bunlar yerine getirilebilir. Burada bir noktaya dikkat etmek gerekiyor. Temmuz ayında gerçekleştirilecek bu vaatlerin bir anlamı kalmayabilir. Türk parası bu hızla değer yitirirse, tepeden tırnağa her şeye yüzde 50’ler düzeyinde zam gelirse zam konusunda bir komedi ortaya çıkabilir. Nitekim akaryakıta, çaya zamlar başladı. Yaşamın her alanında zamlar bir daha tüm yurttaşların direncini kıracak.

Ülke yöneticileriyse hâlâ yurttaşa umut satıyor. Yalın gerçek bir kere daha gösterdi kendini. Beceriksizlik yine can yakmaya başladı.


SERTAÇ EŞ İsimli Yazarın Diğer Yazıları