Alın size “rasyonel zemin”

Haber Tarihi: 19.01.2024

“Türkiye’nin rasyonel bir zemine dönme dışında bir seçeneği kalmamıştır”

Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, yedi ay önce (seçimlerin ardından) selefi Nureddin Nebati’den görevi devralırken bu mesajı vermişti. Şimşek bu göreve, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın damadı Berat Albayrak’ın ekonominin dümenine getirildiği 2018’den itibaren daha hızlı bozulan ekonomik göstergeleri düzeltmesi amacıyla, yine Erdoğan tarafından ısrarla çağrılmıştı.

Ama düzeltmesi talep edilen kötü tabloya uzaylılar yol açmış gibi davranılıyor, ülkeyi 21 yıldır aynı iktidarın yönettiği, iktidarın tam da buna benzer dönemler için kurduğu ve/veya dönüştürdüğü propaganda aygıtları tarafından itinayla unutturuluyordu.

Şimşek de doğal olarak ekonominin bozulmasında sorumluluğu bulunan asıl iradeye bir şey diyebilecek durumda değildi. Mevzunun kıyısından dolaşan cümleler kurdu bu nedenle.

“Rasyonel zemin” bunların başında geliyordu. Oysa “Türkiye’nin rasyonel zemine dönme gereği”nin anlamı belliydi: Ekonomideki kötü tabloya akılsızca ve yanlış kararlar yol açmıştı. Ama gerçek, mikrofonlar önünde kamuoyuna hitaben yalın haliyle söylenemezdi. Şimşek o sebeple, daha dolaylı ama piyasa aktörlerini, güç sahiplerini de memnun edecek, çoğu dilimize tercüme ile geçmiş neoliberal iktisat kavramlarını art arda sıralamayı sürdürdü:

“Önümüzdeki dönemde bu hedef ulaşmada şeffaflık, tutarlılık, öngörülebilirlik ve uluslararası normlara uygunluk temel ilkelerimiz olacaktır.”

Güvenli üslup

Şimşek’in göreve başlamasından bu yana, bu köşede onun söylemleri ile ilgili birden fazla yazı yazdım. Küresel sermaye aktörlerinin hoşuna gidecek bir dil kullandığını, temel makroekonomik kavramlardan ve göstergelerin seyrini anlatmaktan örülü bu dilin, “tehlikesiz” ve steril olduğunu anlatmaya çalıştım. Yedi aylık bakanlık dönemi boyunca ne yolsuzluklardan ne ihale vurgunlarından ne fazla ödemelerden, ne de devlet yönetimini örümcek gibi sarmış nepotizmden bahsetti ve yakındı Bakan Şimşek. Valilere kağıt tasarrufu önerilerinde bulunmak, hiç ihtiyaç olmadığı halde yapılan devasa saraylardan, devletten fazla ödeme almak için ihtiyaç fazlası büyük projelerde inşa edilen şehir hastaneleri projelerini eleştirmekten daha güvenliydi çünkü.

Dahası -genel tanımıyla- kamu pozisyonlarını, kamu kaynaklarını eşe dosta akrabaya dağıtmak anlamına gelen nepotizmden söz etmek ise alabildiğine riskli bir sahaydı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın damadı Albayrak’ın ekonomi bakanlığı dönemini yok sayarak, bu kavram anılamazdı. Aslında Albayrak, örneklerden yalnızca biriydi. Üniversiteler, bakanlıklar, kamu sermayeli şirketler, iktidar gücünü kullanan kişilerin yakın ve akrabalarıyla tıka basa doluydu.

Hak etmediği maaşları kamu kaynaklarından alan binlerce, on binlerce kişinin maaşlarını kesmek, “rasyonel zemin”e dönüşe nasıl dahil olsundu öyle değil mi?

Sözü getireceğim yeri tahmin etmiş olmalısınız. Merkez Bankası Başkanı Hafize Gaye Erkan’ın babası Erol Erkan’ın Banka’da gayrı resmî olarak görev yaptığı, hatta bir çalışan işte çıkardığına ilişkin haberden söz ediyorum. Cem Yıldırım imzasıyla Sözcü’de yayımlanan haber, bilinen “nepotizm” kavramını yetersiz bırakıyor. (Siyaset bilimcilerinin bu duruma uygun yeni bir kavram üretebileceklerini düşünüyorum.) Bu satırları yazdığım saatlere kadar Büşra Bozkurt adlı Merkez Bankası çalışanının CİMER’e yazdığı şikâyet yazısındaki iddialarla ilgili herhangi bir açıklama yapılmamıştı.

Buradaki temel soru ve sorun -eğer mektuptaki iddialar doğruysa-, Gaye Erkan’ın babası Erol Erkan’ın bu gücü nereden bulduğudur. Bu gücü kimin verdiğidir. Erol Erkan’a resmi hiçbir görevi olmamasına karşın makam odası ve makam aracı tahsis edilmesini kim, nasıl, hangi yetkiyle, hangi talimatla, nasıl, hangi görüşmeler sonucu sağlamıştır?

Erol Erkan’ın resmi bir görevi yoksa, çalışanların istihdam kararını nasıl vermektedir? Belge imzalamakta mıdır?

Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan onay alınmaksızın baba Erol Erkan’a böyle bir düzen kurulmasına imkân ve ihtimal var mıdır?

Erol Erkan vakası, Şimşek’in bakanlık görevini devralırken “temel ilkelerimiz olacaktır” diye sıraladığı “şeffaflık, tutarlılık, öngörülebilirlik ve uluslararası normlara uygunluk” ilkelerinden hangisiyle uyumludur? Rasyonel zemine böyle mi dönülecektir?








ÇİĞDEM TOKER İsimli Yazarın Diğer Yazıları