FETÖ gitti... ÇETÖ geldi!

Okunma Sayısı: 8238    |    Yazı Tarihi: 16.05.2021


“Hizmet hareketi”, “Hocaefendi”, yurtdışındaki adıyla “Gülen Movement” olarak Türkiye’nin iliklerine kadar işleyen FETÖ, hayatın her alanına girmişti. Futbolda milli takıma kadar uzanan, sanatta sahnelere hükmetmeye kalkan, ekonomide paranın kavşağına yerleşen, Emniyet’te polis kolejlerine giriş sınavlarına hükmeden, orduda “FETÖ’den atılacakları belirleme komisyonunu” ele geçiren ABD merkezli doludizgin bir gidiş. 

Bu noktaya elbette bir günde gelinmemişti. AKP’den önceki hükümetler devlete sızmasına izin vermiş, AKP de devleti ele geçirmesinin önünü açmıştı. 

15 Temmuz 2016 bir milat oldu. Ne olup bittiğini dönemin Genelkurmay Başkanı’nın ve MİT Müsteşarı’nın bildiği bu darbe girişiminden sonra iktidar şu hedefi kamuoyu ile paylaştı:

FETÖ ile mücadele için her şeyi yapacağız!

***

15 Temmuz’un beşinci yılı yaklaşıyor.

Bu zaman diliminde FETÖ’den arındırılacak devlete, riyakatle değil, liyakatle eleman alınması, Türkiye’nin kurallar ve kurumlar ülkesi olması hepimizin ortak özlemiydi. 

Ancak süreç öyle ilerlemedi. Bakanlıkların cemaatler arasında paylaşımı bize şu soruyu sordurdu:

FETÖ’nün yerini SETÖ mü alacak, METÖ mü?

Bu soru güncelliğini korurken 2 Mayıs’tan bu yana yaşananlar devletin daha ciddi tehlikelerle yüz yüze olduğunu gösteriyor.

Özünde bilmediğimiz bir şey yok. İktidar partilerinin değer verdiği kişilere, seçim süreçlerinde iktidara destek mitingi yapanlara bakınca bugün ortaya çıkan ilişkilerde şaşılacak bir şey yok. 

Bilinenlerin hayret uyandırması da bu ülkenin gelenekleri arasında!

Asıl olan yasadışı yapıların devlet gücünü kullanması, devleti temsil edenlerle iç içe olduğunun tümüyle açığa çıkması değil. Böyle bir durumda devletin, iktidarın ne yaptığı.

Geçen salı günü “Şahsımrasi” diye özetlediğimiz rejimin tepesi her konuda görüş belirtir, muhalefetten bir kişi biraz köşeli söz söylese anında yanıt verir. Bu konuda suskun! Buna paralel olarak ve doğal olarak iktidarın medyası da suskun!

İçişleri Bakanı ile sınırlandırılmış çatışmanın bu çerçeve dışına çıkmaması için herkes olağanüstü özen gösteriyor. Bakan da “muhatabını” hukuksal düelloya davet ediyor. “Söylenenler ispatlansın, idam dahil her türlü cezaya razıyım” diyor. Bir İçişleri Bakanı’nın işlevi yeraltı dünyasıyla düelloya girmek değil, onu bitirmektir.

***

AKP iktidara 3 Y ile mücadele için gelmişti:

Yolsuzluk, yoksulluk ve yasaklar...

Her üç konuda da mücadeleden çok mukavelenin olduğunu görüyoruz. 

Ortada değil yasa, anayasaya uymak bile kalmadığı için tabii yasadışı işler de yok!

Yoksulluğu yönetmek çok verimli bir oy sahası olduğu için tabii ki yoksulluğu bitirmek de gereksiz!

Yasaklar yaşamın doğal bir parçası haline geldi. 15 Temmuz’dan sonra neredeyse salgın da Allah’ın bir lütfu!

Türkiye’nin karşı karşıya kaldığı tabloda yerin altı mı haklı, üstü mü diye karşılaştırılacak bir durum ne yazık ki kalmadı.

Türkiye’ye yeni bir 3 Y gerekiyor:

Yeni bir yön, yeni bir yöntem, yeni bir yönetim!

Tablo FETÖ’den boşalan yerleri, başta kripto FETÖ’cüler olmak üzere yerin altından, üstünden bütün kesimlerin paylaştığını gösteriyor. 

Böyle gidemez...

Kurallar rejimi istiyoruz...

Küçük, büyük krallar değil! 


MUSTAFA BALBAY İsimli Yazarın Diğer Yazıları