CHP SÖZCÜSÜ ÖZTRAK: “ESNAF DESTEKLEME VE İŞSİZLİĞE KARŞI KORUMA PAKETİ” İLAN EDELİM

-ALMANYA VE AB’NİN YAPTIĞI ULUSLARARASI HUKUKA AYKIRIDIR

-BURASI ÖYLE HERHANGİ BİR DEVLET DEĞİL

-BURASI TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİDİR

-MEMLEKETİN TAPUSUNU KATAR’IN ÜSTÜNE YAPIN OLSUN BİTSİN

Okunma Sayısı: 14234    |    Haber Tarihi: 23.11.2020

CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak bugün Genel Merkez’de MYK sürerken düzenlediği basın toplantısında şunları söyledi:


Covid-19 salgını yeni zirvelere ulaşıyor maalesef. Salgında ikinci büyük dalgayı yaşıyoruz. Hükümetin güven vermeyen verileriyle bile, günlük can kayıplarımızın sayısı 130’u aşmış durumda. Dün resmi rakamlarla Türkiye genelinde 139 yurttaşımızı kaybettiğimiz açıklandı. Hastalığın ilk dalgasında, bu kadar yüksek vefat sayılarını görmemiştik. Bu vefat sayılarının buzdağının suyun üstündeki görünen kısmı olduğunu, suyun altında kalan kısmında ise çok daha vahim gelişmelerin yaşandığını biliyoruz. Resmi rakamlar 139 can kaybı var derken, dün sadece İstanbul’da 189 yurttaşımızın salgın hastalık nedeniyle hayatını kaybettiği açıklandı. Durum kötü; hastanelerde yer bulmak çok zorlaştı. Torpil gerekiyor. Test yaptırmak zorlaştı. Bakan kabul etmiyordu ama test fiyatları bazı yerlerde fahiş boyutlara ulaştı. Şimdi bu alınan bedellerin iadesi konuşuluyor. Filyasyon zincirleri kopuyor. Sağlık çalışanlarımız artık çok yoruldu, üstüne üstlük, mesleklerini icra ederken bulaşan bu hastalığı “Meslek hastalığı” kapsamına alınmaması, özlük haklarıyla ilgili vaatlerin tutulmaması, yalnız bırakıldıklarını düşündürüyor. Sağlık çalışanlarımızın motivasyonu bozuluyor.

KARARLARI ÇÖZMEK, ÜÇ BİLİNMEYENLİ DENKLEMİ ÇÖZMEKTEN ZOR

Saray yeni bir takım kararlar aldı. Ama alınan kararları çözmek, üç bilinmeyenli bir denklemi çözmekten çok daha zor. Kimin ne zaman sokağa çıkağını anlamak için oldukça fazla bir uğraş gerekiyor. Kararları anlamakta zorluk çeken yurttaşlarımıza ise idari para cezaları yağdırılıyor. Zaten salgında doğru düzgün destek vermedikleri milletimize, bir de ceza yağdırıyorlar. Millete bir “acı reçete” de buradan yazılıyor.

YENİ SLOGAN: MASKE, MESAFE, CEZA

Salgını yönetemeyen, milleti canıyla cüzdanı arasında sıkıştıran, Saray sayesinde salgında yeni slogan: “Maske, Mesafe, Ceza” oldu. Tüm dünyada devletler yurttaşlarının evde kalmasını istiyor. Ama yitirilen gelirlerini telafi etmek için de, vatandaşlarına destek musluklarını sonuna kadar açıyor. “Siz sağlınızı korumaya bakın devletiniz size bakacak” diyor. Oysa bizdeki beceriksiz Saray Hükümeti beş maskeyi bile dağıtamadı. Dokuz sarayda oturan bunlar. Burnumuzun dibindeki Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne gitmek için devletin beş uçağını kaldıran bunlar. Bütçeden yandaşlarına, faiz baronlarına çil çil ödeme yapan bunlar. Ama iş vatandaşa destek olmaya gelince, vatandaşa İBAN numarası gönderip, milletten para isteyen de bunlar.

BİLDİKLERİ BU: VARSA BORÇ, YOKSA FAİZ

Milli gelirine göre, G-20 ülkeleri içinde, yurttaşlarına en düşük gelir desteği veren hükümet şu anda Beştepe’deki Sarayda oturuyor. Devlet ne için var? Tam da bugünler için var. “Devlet, kimsesizlerin kimsesidir.” Hıfzıssıhha Kanunu’nun kapatma hükümlerini uyguluyorlar. Kapatma kararlarını buna göre alıyorlar ama bu kanunun; “Kapattığın işyerlerinin zararlarını tazmin et” hükmünü görmezden geliyorlar. “40 yıldır vergi veren esnafa 40 gün bakamıyorlar.” Dükkânını kapattıkları esnafa; ya borç veriyorlar ya da borcunu, vergisini erteliyorlar. Ama o da faiziyle. Esnaf çalışmayan işyerinin, olmayan geliriyle bu borcu nasıl ödeyecek? Nasıl borcunun faizini ödeyecek birde üstüne üstlük? Bize benzeyen ekonomiler içinde, salgında en fazla borç veren, bizdeki hükümet. Çünkü üretim nedir, gelir nedir bilmiyorlar, varsa borç, yoksa faiz… Tek bildikleri bu.

ÇOCUKLAR YATAĞA AÇ GİRİYOR

Salgın zaten en çok dar gelirliyi eziyor. Dar gelirliler için doğrudan destekler hem az, hem de yetersiz. Gıda ve temel ürünlerin fiyatları, salgın dönemlerinde normalden çok daha fazla artıyor. Dar gelirli ailelerin satın alma gücü daha da düşüyor. Çocuklar yatağa aç giriyor. Bir nesli kaybetmemize yol açacak, sağlığa ve eğitime erişme sorunları, en çok bu yoksul kesimlerde yaşanıyor. Dar gelirli kesimlerin borçlanacak hali kalmadı. Salgında borca dayalı destekleri varsıllar alabiliyor. Çoğu da ihtiyaca değil yatlara, katlara gidiyor. Ya da kasalarda döviz olarak duruyor. Bu, gelir ve servet dağılımını daha da bozuyor.

BAŞKA DEVLETLER NAKDİ DESTEK VERİYOR

Saray milleti unutsa da feryadını duymasa da, vatandaşın yaşadığı gerçekler bunlar. TÜİK’in makyajlı rakamlarıyla bile, Ekim ayında yıllık enflasyon yüzde 11,9 iken; gıda enflasyonu yüzde 16,5 olmuş. İşte diğer ülkeler bunu gördükleri için nakdi desteklere yükleniyorlar. Vatandaşlarının gelir ve ciro kayıplarını telafi ediyorlar. Borç vermiyorlar destek veriyorlar. Yurttaşlarını salgında ezdirmiyorlar.

EMEKLİYE KUMPAS KURMAYIN, KUL HAKKINA GİRMEYİN

Bu arada enflasyon demişken, yılsonu yaklaşıyor. Uyarıyoruz; enflasyon rakamlarıyla oynayarak, emekliye yine kumpas kurmayın. Kul hakkına girmeyin. Ne diyorlar: Yarım hekim candan eder, yarım hoca dinden eder. İşte bu kifayetsiz hükümet de, salgında milletimizi hem canından, hem de cüzdanından ediyor. İşyerlerini kapatırken, esnafı ve milleti tek başına bırakıyor. Vatandaş zaten boğazına kadar borca batmış. Bir de pandemi pik yaptı diye işyerlerini kapatıyorlar. Son kararlarla, restoranlar, lokantalar, kafeler, kahvehane ve kıraathaneler, halı saha işletmeleri en az 369 bin 804 iş yeri ya kısmen, ya da tamamen kapandı. Okul servisleri yeniden durdu, okul kantinleri yeniden kapandı. Komisi, garsonu, müzisyeni, valesi, şoförü yaklaşık 2 milyon çalışan bu karardan etkilendi. İşsiz kaldı.

İSTİHDAMI ARTIRACAK, NİTELİKLİ BİR BÜYÜME PATİKASI GÖRÜLMÜYOR

Salgının ilk dalgasında, esnafa kamu bankaları eliyle düşük faizli kredi vermişlerdi. Şimdi Mart ayında bu verilen kredilerin ödeme zamanı geliyor. İşyeri kapatılan esnafın gelir elde etme imkanı olmadığına göre; ya işi bırakacak, ya da borcu borçla kapatacak, ya da bu borçlar yeniden yapılandırılacak. Hem de yüzde 20’ye dayanan fahiş faizlerle. O da krediyi bulabilirse. Artık hükümetin kredi verme imkânı yok. Kamu bankaları kredi musluklarını kapattı. Faizler düşükken, müteahhitler ellerindeki konut stokunu eritti. Ama şimdi yeni konut projelerine başlayan yok. İpotekli konut satışları dibe vurdu. Dayanıklı tüketim mallarında, düşük faizler nedeniyle talep öne çekildi. Orada da dış talep, yani ihracat olmazsa; içeriden yeni talep gelmesi çok zor. Yani istihdamı artıracak, nitelikli bir büyüme patikası maalesef ufukta görünmüyor.

EMEKÇİYE, EN AZINDAN ASGARİ ÜCRET KADAR DESTEK VERİN

Bu kapanma kararı doğru mu? Salgını kontrol altına alabilmek, canımızı kurtarmak için elbette doğru. Ama bir şartı var: İnsanlarımızı canları ile cüzdanları arasına sıkıştırmayacaksınız. Bunun için; esnafın ciro kayıplarını karşılayacaksınız, işsiz kalan emekçilerin evine ekmek götürmesi için gelir kayıplarını öyle günde 39 lira vererek değil; en az asgari ücret kadar bir gelir desteği vererek telafi edeceksiniz.

“ESNAF DESTEKLEME VE İŞSİZLİĞE KARŞI KORUMA PAKETİ” İLAN EDELİM

Biz bunun için diyoruz ki: Gelin “Esnafı Destekleme ve İşsizliğe Karşı Korunma Paketi” ilan edelim. Faaliyetlerine ara verilen esnafların gelirini güvence altına alın.

Bu kapsamda günlük cirosu itibariyle;

Yüzde 30 kayba uğrayan esnafa aylık 2 bin 500 Lira,

Yüzde 30 ile 50 arası kayba uğrayan esnafa aylık 3 bin Lira,

Yüzde 50 ve üzeri kayba uğrayan esnafa da aylık 3 bin 500 Lira gelir koruma desteği verin.

Tedbirleri biz söylemiyoruz tüm dünya uyguluyor. Gelin siz de uygulayın. Esnafa kira desteği verin. Esnafın vergi ve prim borçlarını faizsiz erteleyin. Salgının ilk dalgasında verdiğiniz; vadesi gelen borçları faizsiz iki yıl süreyle erteleyin. Elektrik, su, doğalgaz faturalarının en az yarısını siz ödeyin. Esnaflarımızı ve emekçilerimizi korumak zorundayız. Yoksa 10 milyonu aşan işsizlerimizin sayısı daha da artacak. Gelir ve servet dağılımı daha da bozulacak. Yaşadığımız buhranın yakıcılığı çok daha fazla büyüyecek. Ve korkarım ekonomik krizle birlikte sosyal çöküş yaşanacak. Bir nesle mal olacak şekilde beşeri sermayemiz yıpranacak.

SARAY’IN ÇÖZÜMÜ: ACI REÇETE, ETSİZ KÖFTE, ASKIDA EKMEK…

Ama saray koalisyonu işin vahametinin farkında mı? Ne gezer. Ortaklardan birinin bulduğu çare: Askıda ekmek. Diğerinin bulduğu çare ise: “Acı Reçete”, birde son zamanlarda “Etsiz köfte”. Sarayın yandaş kanallarında artık, etsiz köfte tarifleri veriyorlar. Bu kadar mı milletten koptunuz?

MEMLEKETİN TAPUSUNU KATAR’IN ÜSTÜNE YAPIN OLSUN BİTSİN

Ne demişler: Millete verir talkını, kendileri yutar salkımı… Dokuz Saraya sığmayan Erdoğan, Katarlı yayıncı şirketin vermek istemediği 300 milyon lirayı, Türkiye Futbol Federasyonu’na, hem de hiç kimseye sormadan verecekmiş. Kimin parasını, kime veriyorsunuz? Nedir bu Katar aşkı Sayın Erdoğan? Millete gelince acı reçete, Katarlı şirkete gelince, hamiline yazılmış 300 milyon liralık peçete… 300 milyon lira az para mı? Bu parayla işyerini kapattığınız 129 bin esnafımıza, en azından bir asgari ücret kadar destek verirdiniz. Ama Saray esnafın yüzünü güldürmek yerine, Katarlıların yüzünü güldürmeyi tercih ediyor. Türkiye’nin tapusunu, Katar’ın üstüne yapın, olsun bitsin. Tank Palet fabrikasını verdiniz. Kanal İstanbul’un etrafındaki tarım arazilerini arsaya çevirip, Katar Emirinin ailesine sattınız. Şimdi de 300 milyon lira veriyormuşsunuz. Koskoca ülkeyi ve kaynaklarını, böyle parsel parsel daha ne kadar Katar’a peşkeş çekeceksiniz?

ÖN TEKER NEREYE, ARKA TEKER ORAYA

Tabi, ön teker nereye, arka teker de oraya… İmam bunu yaparsa, cemaat neler yapmaz… Tarım Kredi Kooperatifleri’nin, çiftçilerimize icra takibine başladığını bu kürsüden iki haftadır anlatmaktan dilimizde tüy bitti. Çiftçinin traktörünü, tarlasını şu salgın döneminde haczeden Tarım Kredi Kooperatifleri, oraya, buraya sponsor olup, çiftçilerden haczettiği paraları dağıtıyor. Kooperatifin bir iştiraki Gaziantep Teknofest’e, bir başka iştiraki ise 1. Lig futbol takımına sponsor oluyor. Yetmez, icra davaları partili avukatlara veriliyor. İcrayla çiftçiden alınan araziler, Saray yandaşlarına peşkeş çekiliyor. Bu kooperatifler neden var? Bunlar çiftçiye kara gününde yardım etmeyecekse ne zaman edecek? Bu kadar mı çiftçi düşmanısınız?

ÇİFTÇİ BORÇLARI İLE İLGİLİ KANUNU HEP BİRLİKTE ÇIKARALIM

Tarım Bakanının adı var, kendi yok… Meclis’ten torba kanun geçti. Bir tek çiftçinin borçları yapılandırılmadı. Arkadaşlarımız bu konuda çok sayıda kanun teklifi verdi. Çiftçinin borç faizini sıfırlayan, çiftçi borçlarının 5 yılda tahsilini sağlayan bir kanun teklifimiz TBMM’de bekliyor. Bizim derdimiz bağcı dövmek değil, çiftçilerimizin üzüm yemesini sağlamak. Gelin bu kanun teklifini hep beraber çıkaralım. Çiftçiye şu zor zamanda bir nefes aldıralım. Ondan sonrada elin çiftçisine muhtaç olmayalım.

TULUMBADA SU BİTİNCE, AVRUPA’YA GÖZ KIRPMAYA BAŞLADI

Saray iktidarı her alanda büyük bir sıkışmışlık içinde. Sağa dönüyor olmuyor, sola dönüyor olmuyor. Dün ak dediğine, bugün kara; dün kara dediğine, bugün ak diyor. Daha 2016’da AB’ye: “Hadi bakalım biz yolumuza gidiyoruz, sen de yoluna git” diyen kimdi? Erdoğan’dı. Peki, bugün ne oldu da aynı Erdoğan; “Kendimizi başka yerlerde değil, Avrupa’da görüyor, geleceğimizi Avrupa ile birlikte kurmayı tasavvur ediyoruz” diyor. 2016’da Avrupa ile nişanı atan Erdoğan, şimdi ama Avrupa’ya yeniden göz kırpmaya başladı. Neden? Çünkü tulumbada su bitti.

DAMAT İSTİFASINI İNSTALAYIP KAÇTI, SORUMLULUK ERDOĞAN’DA

Kasayı emanet ettiği damat, kasayı boşalttı. İstifasını instalayıp, kaçıp gitti… Şimdi Sarayın kibirlisi tüm sorumluluğu damada yıkarak, ekonomide beyaz bir sayfa açarım zannediyor. Ama bu o kadar kolay değil Sayın Erdoğan. Atadığınız bakanlar millete karşı değil, size karşı sorumlu. Atadığınız her bakanın eylem ve işlemlerinden de millete karşı siz sorumlusunuz. Zaten, “Ekonominin sorumlusu benim, ben” diye hançeresini parçalayan da damadınız değildi, sizdiniz. Sorumluluğu üzerinize aldığınız 2019’un ilk aylarında, Merkez Bankası kasasında SWAP hariç, 53,5 milyar dolar net döviz rezervi vardı. Ama damat görevi bıraktığında, kasanın bakiyesi eksi 49 milyar dolara düştü. Yani kasayı emanet ettiğiniz damat, kasanın dibini sıyırdı, tek bir cent bırakmadı kasada. Üstüne de Merkez Bankası’nı piyasalara 49 milyar dolar borçlandırdı. Uzmanlar, döviz rezervlerindeki kaybın 128 milyar dolara kadar ulaştığını hesaplıyorlar. Kaybolan bu 128 milyar doları tekrar yerine nasıl koyacaksınız? Soru bu. Bu beceriksizliğin ve görevi savsaklamanın telafisi, milletin kaç yılını alacak? Bu 128 milyar doların hesabını millete kim, nasıl verecek? Merkez Bankası’nın arka kapısından; Kamu Bankaları eliyle bu 128 milyar dolar kimlere peşkeş çekildi? Bu dövizleri ucuza kimler kapattı? Hangi bürokratlar bu işlere aracılık etti? Bu işlerde görev alan, başrolde bulunan “sorumsuz yetkililer” kimler? Bunlar günü, vakti, saati geldiğinde mutlaka aydınlanacak…

KAYBOLAN REZERVLER İÇİN ARAŞTIRMA ÖNERGESİ VERECEĞİZ

Biz Sayın Genel Başkanımızın talimatıyla, bu hafta kaybolan döviz rezervlerinin araştırılması için TBMM’ye bir önerge vereceğiz. Umarız hükümete mensup partilerde bu önergemizi desteklerler. Ama şunu söyleyelim, er geç tarih ve millet huzurunda bunun hesabını mutlaka soracağız.

DAMAT HALA VARLIK FONU YÖNETİMİNDE

Bu arada, Damadın, “Sağlık sorunları” nedeniyle, istifasını vermesinin üzerinden iki hafta geçti. Ama damat, daha hala Türkiye Varlık Fonu’nda kayınpederin vekili olarak oturmaya devam ediyor. Ticaret sicil kaydında Varlık Fonu’yla ilgili henüz bir değişiklik görünmüyor. Damadın varlığını, Hazine ve Maliye Bakanlığı sayfalarında geriye doğru tamamen sildiler ama neden ve hangi gerekçeyle Varlık Fonunda Başkanvekili olarak tutuyorlar. Bu nasıl bir devlet yönetimidir? Bu nasıl bir gayrı ciddiliktir bunu soruyoruz. Bu kadar lakaytlık kabile devletinde bile olmaz.

SARAYA YETİŞMEYE ÇALIŞAN YANDAŞLARIN BELİ KIRILDI

Kasada para kalmadı, Sarayın kibirlisi hem içeriye hem dışarıya mavi boncuklar dağıtmaya başladı. O kadar hızlı U dönüşler yapıyor ki, kimse hızına, kıvraklığına yetişemiyor. Besleme kalemlerin, yandaş medyanın beli kırılıyor yetişebilmek için. Beyefendi bir gün çıkıyor: “Demokrasi, ekonomi ve hukukta reform seferberliği” ilan ediyor. Ertesi gün “yolumuz AB yolu” diyor. Yüksek İstişare Kurulu üyelerini sahaya sürüyor. Yandaş medyada reform rüzgârları esiyor. Avrupa’ya ilanı aşklar ediliyor. Sonra aynı beyefendi çıkıyor. “Dönen dönsün, ben dönmezem yolumdan” diyor. Mafya artıklarının kullandığı, ortağının arabasına atlayıveriyor. Hiç kimse boş hayallere kapılmasın. Mafya yoldaşlarıyla koalisyon ortaklığına soyunanların, mafyayla muhalefeti susturmaya yeltenenlerin, demokraside, hukukta, ekonomide reform seferberliği ilan etmelerine kimse inanmaz. 128 milyar dolar döviz rezervinin nereye gittiğinin hesabını vermeyenlerin yapacağı reforma kimse güvenmez. Milletvekiline milletin verdiği yetkiyi yargıya gasbettiren; sonra da Anayasayı ihlal eden bir anlayışa kimse inanmaz. Önce millete “Merak etme cebinden beş kuruş çıkmayacak” deyip, sonra da tüyü bitmedik yetimin hakkını beş yandaşa peşkeş çeken bir zihniyet reform yapamaz. Dokuz sarayda oturup, 18 uçakta gezenlerin yapacağı reformun kendilerine değil de millete yarayacağına çocuklar bile inanmaz. Milleti unutanlara, millet hiç inanmaz. Bu reform tuluatına kimse kanmaz.

FORMDAN DÜŞEN HÜKÜMETTEN REFORM BEKLENMEZ

Artık bu cafcaflı sözler, senaryolar kabak tadı verdi. Bu reform laflarına sadece sıcak para baronları inanmış görünüp, faizle, dövizle oynayarak milletin alın terini yağmaya girişir. Oysa zaman üretimi, verimliliği, ülkenin küresel piyasalarda yarışma gücünü artırtacak sosyal, siyasal ve ekonomik dönüşümleri gerçekleştirme zamanı. Ancak bu şekilde, yeni küresel düzenin sunduğu imkânlardan faydalanabiliriz. Ama damadın Meclis’e sunduğu programı, bütçeyi dahi değiştiremediler. Ne reformu? Herkes görüyor: Bu iktidar metal yorgunu. Formsuz formsuz. Formdan da, çaptan da düşmüş. Form olmadan nasıl reform olacak? Bunu sadece biz demiyoruz. Sarayın Yüksek İstişare Kurulu üyeleri de söylüyor; “Yargı reformu işi aşındı. Heyecan uyandırmıyor” diyor.

AK PARTİLİ YURTTAŞLARIMIZ DA HÜKÜMETE İNANCINI YİTİRDİ

Heyecanını kaybeden sadece Sarayın kurul üyeleri de değil. AK Partili yurttaşlarımız da heyecanlarını, inançlarını kaybetmiş. Artık il kongrelerinde salonlar, formdan düşen Erdoğan’ı alkışlamıyor. Sarayın kibirlisi kendisini Korona’dan korumak için, partililerine Vahdettin Sarayı’ndan video konferans aracılığıyla hitap ediyor. Ama salonlarda pandemi falan dinlemeden, partililer dolduruluyor o partililerden de çıt çıkmıyor. Erdoğan artık rica, minnet ve biraz da tehditle alkış toplayabiliyor. Ne güzel demiş Yahya Kemal: “Artık demir almak günü gelmişse zamandan, meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan”. Evet, gemileriyle, gemicikleriyle beraber artık gitmelerinin vakti yaklaşıyor. Millet ne yaptıklarını çok iyi görüyor. Notlarını veriyor. Sabırsızlıkla beklediği sandık önüne geldiğinde de onları evlerine gönderecek.

Benim söyleyeceklerim bu kadar. Şimdi sorularınız varsa alayım.

Soru- Geçtiğimiz günlerde Sayın Çeviköz’ün bir açıklaması oldu S-400’lerle alakalı ve bunun milli bir mesele olduğu tepkisi yapıldı. Bunun hakkında ne düşünüyorsunuz?

İkinci sorum da, Sayın İbrahim Kalın bir açıklama yaptı ve “Sayın Kılıçdaroğlu’na karşı yapılan tehditten dolayı dava açılmıştır mahkemeler bununla alakalı bir karar verecektir” dedi. Bununla alakalı ne düşünüyorsunuz?

Faik ÖZTRAK- Şimdi birinci sorunuza şöyle cevap vereyim. Genel Başkanımızın da, benim de bu S-400’lerle ilgili söylediklerimiz son derece açıktır ve partimizin resmi görüşünü yansıtır. Yani F-35 meselesi, NATO’yla ilişkiler meselesi evet önemlidir. “Bu coğrafyada hava savunma sistemimizdeki açıklar kabul edilemez. Sistemin güçlendirilmesi ve bu kapsamda S-400’lerin alınması gereklidir” diyen bizim Genel Başkanımız. Ama bir şey daha söyledik. “Bu gidişle Türkiye Cumhuriyeti dünyanın en pahalı, en modern hurdasına sahip olacak 2,5 milyarlık bir hurda. Aktive ederlerse ben kendilerini kutlayacağım. Aktive etmezlerse o parayı verene 83 milyonun hakkını helal etmemesi gerekir” diyen de bizim Genel Başkanımız. Bizim tavrımız bu konuda belli.

Şunu açıkça söyleyeyim, yani bundan hareketle bizleri mandacı vs. bu tür suçlamalarda bulunuyorlar. Bizim geçmişimizde ne manda var, ne vesayet var. Bunların hepsini elinin tersiyle iten şanlı bir antiemperyalist duruş var. Bu bizim partimizin genlerinde mevcut. Çok açık söyleyeyim, vesayet lafları duyuyoruz… Ne vesayeti? Vesayet bizden çıkmaz vesayet kendilerini “Büyük Ortadoğu Projesi’nin Eş Başkanı” ilan edenlerden çıkar. Vesayetin daniskası budur. Bu parti büyük bir önderin kurduğu partidir. Biz de onun neferleriyiz. Bizim genlerimizde Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti var. Biz, Kurtuluş Savaşı meydanlarından neşet eden Cumhuriyet Halk Partisiyiz. Nasıl bizi mandacılıkla suçlayabilirsiniz? Bu konudaki görüşlerimiz son derece açık. Bütün konularla ilgili Genel Başkanımız tarafından da, partinin Sözcüsü olarak benim tarafımdan da tevil kaldırmayacak şekilde ifade edilmiştir.

İkinci sorunuzla ilgili olarak, yani önce dava açıldığına dair açıklamayı TBMM Grup Başkanvekili yaptı hükümet partisinin. Şimdi de Sn. İbrahim Kalın’ın açıklamaları bu konuyla ilgili takip ediliyor. Biz şunu görmek istiyoruz, ortada ana muhalefet partisine yönelik hakaretler ve tehdit vardır. Bununla ilgili davalar ne zaman sonuçlanacaktır? Bu son derece ciddidir. Bu tehdit aslında ana muhalefet partisine değil anayasal düzenedir. Dolayısıyla da bunun öyle açıldı dava, şu oldu, bu oldu değil. Biran önce sonuçlanmasını bekliyoruz.

Soru- Önce Adalet Bakanından ve Erdoğan’dan yargı reformu çıkışı geldi. Ardından Arınç’ın Demirtaş ve Kavala tahliye edilmeli sözleri. Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın’da bir televizyon programında bunlar zaten yargı reformu içerisinde konuşulan konular dedi. Ancak bir gün sonra Cumhurbaşkanı cumhur ittifakı vurgusuyla Arınç’a tepki gösterdi fitne ateşi yakılıyor dedi. Arınç’ın çıkışı, Kalın’ın açıklaması ve Erdoğan’ın tepkisi… Siz arka arkaya gelen bu açıklamaları nasıl yorumluyorsunuz?

Faik ÖZTRAK- Şimdi anlaşılan Erdoğan ortağının nabzını tutarak ülkeyi yönetiyor. Deneme yanılma yöntemiyle ülke yönetilmez. Bütün bu açıklamalara baktığımız zaman iktidarın hükümetin ciddi bir savrulma içinde olduğunu görüyoruz. Biraz önce ifade ettim, bugün ak dediklerine yarın kara diyebiliyorlar. Ondan sonra yeniden ak diyebiliyorlar. Ne yaptıkları belli değil. Müthiş bir savrulma içindeler. Onun için bizde diyoruz ki, bu hükümet metal yorgunudur. Bu hükümet artık form tutmaz, bu hükümetin başı artık form tutmaz. Yapmaları gereken bellidir.

Soru- CHP’li İbrahim Kaboğlu’nun Millet İttifakı üyeleriyle HDP’nin birlikte anayasa çalışması yaptığını söylediği yeni bir video ortaya çıktı. Sizin bu konuya ilişkin değerlendirmeniz nedir?

Faik ÖZTRAK- Bu konuyla ilgili açıklamalarımızı biz daha önce yaptık. Ben bu kürsüden bu sürece hangi partilerin katıldığını açık seçik anlattım. Şimdi şunu buradan çok net ifade edeyim. Cumhuriyet Halk Partisi’nden hiçbir milletvekili, Cumhuriyet Halk Partisi’nin hiçbir mensubu Beka vadisine gidip terörist başıyla çiçek teatisinde bulunmamıştır.

Soru- Selahattin Demirtaş konusu Arınç’ın açıklamalarıyla yeniden gündeme geldi. Cumhuriyet Halk Partisi Demirtaş’ın serbest kalmasını mı istiyor? Birde Bülent Arınç için AK Parti içindeki “Truva atı” değerlendirmeleri var. Siz bu yoruma katılır mısınız, değerlendirmeniz nedir?

Faik ÖZTRAK- Şunu söyleyeyim, bir kere bir partinin kendi içindeki işlerle ilgili, açıklamalarla ilgili biz herhangi bir açıklamada bulunmayız. Bir başka partinin içişlerine karışmamak bizim temel prensibimizdir. İkinci soruya böyle cevap vermiş olayım.

Birinci soruya gelince, Cumhuriyet Halk Partisi haktan, hukuktan, adaletten yana olan bir partidir. Haksızlığa, hukuksuzluğa, adaletsizliğe uğrayan kim varsa biz onun hakkına, hukukuna sahip çıkarız. Biz zamanında muhtar bile olamaz dedikleri Tayyip Erdoğan’ın hukukuna da sahip çıktık. Biz onunla ilgili yasakların kaldırılması için gerekli desteği verdik. Şimdi de Selahattin Demirtaş veya bir başka isim… İki de bir mahkemeler cezayı kaldırıyor bir başka mahkeme bir fezleke düzenliyor bir daha ceza veriyor. Yani ortada bir hukuksuzluk olduğu açık... Tekrarlıyorum, kim hukuksuzluğa, haksızlığa uğruyorsa biz ona sahip çıkarız kim olursa olsun. Siyasi görüşü bizim için önemli değildir. Yani siyasette benim görüşümde olanın hakkına, hukukuna sahip çıkacağım, benim görüşümde olmayanın hakkına, hukukuna sahip çıkmayacağız olmaz... Biz aynı görüşte olmasak da haksızlığa uğrayan siyasetçinin de, vatandaşın da hakkına, hukukuna sahip çıkmaya devam edeceğiz.

Soru- Libya açıklarında AB’nin İrini operasyonu çerçevesinde Alman firkateyni Türk bayraklı gemiyi durdu ve gemiye helikopterlerle asker indirerek arama yapıldı. Sizin bu konudaki değerlendirmeniz nedir?

Faik ÖZTRAK- Bu son derece vahim bir gelişmedir. Uluslararası sularda bayrak devletinin izni olmadan gemiye çıkılmaz. Ticari bir gemi... Ne oldu ticaret serbestisi? Almanya ve AB’nin yaptığı uluslararası hukuka aykırıdır. Nokta. Türkiye’den derhal özür dilenmelidir. Bir soruyu daha sormadan da geçemiyorum. Burası savaş bölgesi, gemi sıcak sularda seyrediyor, burnumuzun da dibi. Bu gemiye neden devletimiz bir korvet koruması vermemiştir? Böyle şey mi olur yani? Gelecekler orada, benim gemimi benim iznim olmadan arayacaklar. Böyle bir şey olamaz. Bu konuyla ilgili olarak hükümet derhal kamuoyunu aydınlatmalıdır. Ayrıca dışarda da gereğini yaptığına dair açıklamayı da biran önce duymak istiyoruz. Burası öyle herhangi bir devlet değil. Burası Türkiye Cumhuriyeti devletidir.

Teşekkür ediyorum. 


Bu Kategorideki Diğer Haberler

Cumhuriyet Halk Partisi 100 Yaşında
Haber Tarihi: 09.09.2023
CHP Parti Meclisi Açıklaması
Haber Tarihi: 06.06.2023